Teröristlerle kol kola girilerek Türkiye’ye dayatılan sözde çözüm süreci AKP’nin bölücülere kayıtsız şartsız teslim oluşunun açık bir kanıtıdır. Adına çözüm denilen bu süreç; İmralı, Kandil ve AKP işbirliğini deşifre etmiştir. Bu işbirliği bir şeytan üçgenidir. Bu şeytan üçgeninin çizdiği yol haritası, ihanetin belgesinden başka bir şey değildir. Bu sürecin belirleyicileri ve planlayıcıları Türkiye’nin bölünmesinin yol haritasını milletimize çözüm olarak yutturma gayreti içindedirler. Terörist başının bile bilinçli bir biçimde PİAR’ı yapılmakta, muhatap kabul edilmektedir.
Konuştuğunda mangalda kül bırakmayan Sayın Başbakan her nedense konu İmralı olunca dut yemiş bülbüle dönmektedir. Başbakan Yardımcısı’nın evlere şenlik demecinin tersine, tren çoktan raydan çıkmıştır. Lokomotifte oturanlar gözlerini karartmış, tam gaz memleketi uçurumun eşiğine getirmişlerdir. Bu rezaletin ve işbirliğinin sorumluları eninde sonunda milletimize hesap vereceklerdir.
Sadece sözde çözüm süreciyle değil birçok yanlış politikayla Türkiye içerden ve dışarıdan kuşatılmaktadır. Yurt dışından gelip sarayda ağırlanan her misafir bizden bir şeyler koparıp, mutlu mesut ülkesine dönmektedir. Türkiye her türlü kurguya ve belaya açık bir ülke haline getirilmiştir.
Binlerce maden işçimizin cep telefonu mesajıyla işlerine son verilmesi kelimenin tam anlamıyla insanlık dışıdır. İnsan onurunu ayaklar altına alan böyle bir uygulamanın muhatabı olan bu işçilerimiz her şeyden önce insandır, babadır, evlattır. Sadece ekonomi değil insan onuru ve gururu da ne yazık ki bu cep telefonu mesajlarıyla taşeronlara teslim edilmiştir. Kendi evlatlarının nafakasını ve istikbalini taşeronun insafına terk eden bir zihniyetle Türkiye batar. Sadece ekonomide değil her alanda batar. Tamamen uydurma verilerle, hormonlu göstergelerle, kitabına uydurulmuş hesap yöntemleriyle batmış bir ekonomiyi kurtaramazsınız. Ekonomi içler acısıyken, millet zaruret içindeyken saltanat saraylarına çuvalla para harcamanın günahı da, bedeli de ağırdır.
Dört eski bakanla ilgili kurulan Meclis Soruşturma Komisyonu’nun haberlerine yasak konulması, demokrasiye ve millet egemenliğine vurulmuş bir darbedir. Milletten saklanan, üstü örtülmek istenen nedir? Millete hesap vermekten kaçmak da fıtrat meselesi midir? 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonu ile ortaya dökülen kirli ilişkilerin sonsuza kadar saklı kalacağını mı sanıyorsunuz?
Madem alın teri ile çalışan işçilerimizin işine iki satırlık telefon mesajlarıyla son verilmektedir, o halde milletin parasını iç eden bugünün egemenlerine biz de bir mesaj gönderelim: Ey bugünün egemenleri milletimiz sizi bağışlamayacak. Sizin hediye diyerek küçümsediğiniz meblağlar, işine son verilen iki binden fazla madencinin 10 yıllık toplam maaşından bile fazladır. Elinizi de, gözünüzü de çekin artık milletimizin alın terinden.