Türkiye uzun yıllar boyunca terör örgütleri tarafından hedef alınmış, her biri başka bir karanlık odağın taşeronluğunu yapan bu kiralık namlular tarafından tehdit edilmiş bir ülkedir. Fakat ülkemiz ve milletimiz; üzerine dalga dalga gelen bu rezil istilaların altından kalkmış ve bu kirli taarruzlara karşı daima dimdik durmuştur.
Yine uzun süredir işgalci kuvvetlerin Irak ve Suriye topraklarında kan ve ateşle çizmeye çalıştıkları bir harita vardır. Bu harita; politik bir yol haritası gibi görünse de esasen küresel güçlerin ağızlarını sulandıran petrol kaynaklarının işaretlendiği bir define haritası gibidir. Bu kaynaklara dişlerini geçiren global vampirler; coğrafyamızın can damarlarından emdikleri finansal kudreti kendi kasalarına aktarmayı amaçlamaktadır. Bunun için de topraklarımızı istikrarsızlaştırmak, onların asli planıdır. Bu kaosun bekçisi olarak da bölücü terör örgütü PKK’yı ve onun yancısı Barzani’nin peşmergelerini vazifelendirmişlerdir. Petrol kuyularına muhafız kıtalığı yapan peşmergeye, Körfez Harekâtı akabinde bölücülere destek verenler; Suriye’yi de bölerek ve parçalayarak PKK’nın yavrusu PYD’ye bir yaşam alanı oluşturmuşlardır. Suriye’nin kuzeyini PKK için bir militan yuvası ve silah deposu hâline getiren sözde müttefik devletler; oradaki depolarını da kendi ürettikleri silahlarla doldurmuşlardır. Zembereğini kurdukları bu katilleri üzerimize yollayanlar; defalarca sivil, asker, polis ayırt etmeksizin vatandaşlarımızın kanını dökmüşlerdir. Türkiye Cumhuriyeti ise bir meşru müdafaa hakkı olarak; kendisine tehdit gelen bölgeye girmiş ve saldırıların faillerini bertaraf etmeye ahdetmiştir.
Dün başarıyla gerçekleşen El-Bap Operasyonu da bugün Mehmetçik’in destanlar yazarak ilerlediği Afrin Operasyonu da meşru müdafaa hakkımızın sahadaki tezahürleridir. Yarın da Münbiç yahut nereye müdahale icap ediyorsa, oraya yüründüğünde; Türkiye Cumhuriyeti bu kanuni ve insani hakkından güç alarak ilerleyecektir.
Türk ordusu; Afrin’de ilerlemekte karşısında yabancı menşeli silahlarla donanmış bir terör örgütü bulmaktadır. Dost ve müttefik olduğu iddiasında bulunan batılı ülkelerin yetkilileri; suçüstü yakalanmışlardır. Bu yakalanmanın verdiği psikolojik hâl ile de yalan beyanda bulunmakta, dün söylediklerini bugün inkâr etmekte, dünya kamuoyunu yanıltacak söylemler üretmektedirler. Onlara göre; Türkiye Cumhuriyeti DAEŞ’le uğraşmaktan imtina etmektedir. Onlara göre DAEŞ’i görmezden gelen Türkiye; DAEŞ’le mücadele eden güçlerle uğraşmaktadır. Oysa DAEŞ’e en büyük darbeyi Türkiye Cumhuriyeti Devleti vurmuştur. Bu sırada garip bir şekilde CHP’nin yetkilileri de Türkiye Cumhuriyeti’yle birlikte operasyonda görev alan Özgür Suriye Ordusu güçlerini DAEŞ ve El Kaide’yle özdeşleştirmeye, irtibatlandırmaya çalışmaktadır. Bu tehlikeli politik hamlelerin ardında esas ABD vardır. ABD tarafından PYD’ye verilen ve PKK’nın bir cebinden diğerine aktarılarak Mehmetçik’e doğrultulan silahların üzerini örtmeye çalışmaktadırlar.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert; yaptığı açıklamada YPG veya PYD yerine doğrudan PKK diyerek, yardım ettikleri kişileri gerçek isimleriyle tescil etmiştir. Elbet düşman düşmanlığını yapacaktır. Fakat bu milleti esas yaralayan; bu milletin bağrında yaşayıp onun verdiği can savaşında arkasından kuyu kazanlardır. “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” diyerek Türkiye’nin namus mücadelesine leke sürmeye çalışan Tabipler Birliği’nden, Türkiye’yi El Kaide’yle işbirliği yapmakla suçlayan CHP yöneticilerine kadar; Türkiye’nin arkasından dolap çevirmeye çalışanları bu millet hafızasına satır satır kaydetmektedir. Dün “Afrin’e girdiğinde ABD sana ne diyecek, Rusya ne diyecek? Bunu millet bilmek istiyor” diyerek, büyük güçlerin onayını almayı Türkiye’nin hakkını savunmasının ön şartı sayan; bugün ise Türkiye Cumhuriyeti’nin Beşşar Esad’la masaya oturması gerektiğini salık veren minyatür muhalefet figürlerini ise toplum hafızası dahi hatırlamayacaktır. Milletin zihninden de, gönlünden de silinip gideceklerdir.
Kilis’te camide namaz kılanlara, Reyhanlı’da pazar yerine roket atan terör örgütüne hesap sormak için; Türkiye Cumhuriyeti asla ve kat’a kimsenin onayını, tasdikini, icazetini beklemeyecektir. Türk Ordusu bu noktada gerekli izni devlet makamından, onayı ise milletin yüreğinden almıştır. Mehmetçik Afrin’de PKK’nın başını ezecektir. PKK orada darbe aldıkça, burada feryat edenler ise kimlerle aynı bedenin farklı uzuvları olduğunu millet vicdanının karşısında izah etmek zorundadırlar. Milliyetçi Hareket Partisi; dün olduğu gibi bugün de büyük Türk milletinin bir parçası ve temiz Anadolu topraklarının öz evladı olmakla övünmektedir. Bunun gereği olarak da MHP; Türk askerinin arkasında, Türk milletinin yanındadır.