Dün gece Bingöl’de şehit edilen Emniyet Müdür Yardımcımıza ve Komiserimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Vatan savunmasında şehit edilen polislerimizin ailelerine, milletimize ve emniyet camiamıza başsağlığı diliyoruz.
Bölücülerin siyasi uzantılarının davetiyle, IŞİD’i protesto etmek bahanesiyle sokaklara çıkanların ortaya koyduğu görüntüler vandalizm sınırlarını bile aşmış, insanlarımızın huzurunu kaçırmış ve can güvenliğini tehdit edici boyutlara ulaşmıştır.
Belediye otobüslerini ateşe vermekle, dükkanları yağmalamakla, şehir merkezlerimizde terör estirmekle, polislerimize saldırmakla neyin prostestosu yapılmaktadır?
Kızılay’ın kan toplama araçlarını bile yakacak kadar gözü dönmüş olanlar neyi protesto etmektedir?
Bunların IŞİD diye, Kobani diye bir derdi yok. Sokaklarda yağma yapanların da, onları teşvik edenlerin de derdi ve hesabı Türkiye ile ve Türk milleti ile. Kobani’ye güya destek olmak için kan toplama aracı yakanların tek derdi ekmeğini yedikleri Türkiye Cumhuriyeti’ne ihanet etmektir.
Ne yazık ki Türkiye’nin her yerinde bu teröristler devletimize ihanet yarışı içine girmişlerdir. Onları bu ihanete teşvik eden siyasi uzantıları ise Türk milletinin sabrını zorlamaya başlamışlardır. ‘Kobani düşerse Ankara düşer’ türünden şuursuz sözlerle milletimizi tehdit edenler, milletimizin yakasından düşsünler ve çok istiyorlarsa buyursunlar gitsinler Kobani’de savaşsınlar. Türk düşmanlarına sözümüz şudur: Hiç merak buyurmayın, size ve AKP’ye rağmen bu güzel millet yağmacılara ve hainlere pabuç bırakmaz.
Elbette meselenin bu boyutlara gelmesinin birinci derecede sorumlusu AKP iktidarıdır. 30 Eylül’de Resmi Gazete’de yayınlanan ve bu toz duman içinde bilerek karambole getirilen Bakanlar Kurulu Kararı, tam anlamıyla teröristlere ve bölücülere karşı teslimiyetin resmi belgesi niteliğindedir. İmralı ve Kandil’in istekleri bizzat devlet eliyle kabul edilmiş ve resmen kayıt altına alınmıştır. Bu karar, AKP’nin boynunda bir ihanet belgesi olarak asılı kalacaktır.
Adına çözüm süreci denilen bu ihanete ne uğruna kapı açılmaktadır? Masaya oturup müzakere ettiğiniz adamlar, Türkiye’yi yangın yerine çevirenlerin, dükkanları yağmalayanların, kan toplama araçlarını yakanların ta kendisi değil midir? İnsanlarımızı çoluğuyla çocuğuyla güven içinde sokağa çıkamaz hale getirenlerle siz neyin çözümünü arıyorsunuz? Türk düşmanlarıyla daha neyin pazarlığını yapıyorsunuz?
Milli birlik diyerek süsleyip dayattığınız sözde açılım ve çözüm sürecinin sadece bölücülerin iştahını kabarttığını görmüyor musunuz?
Bu Bakanlar Kurulu kararıyla birlikte Türkiye’nin kuruluş felsefesi, ülkü, hedef ve idealleri tartışmaya açılacaktır. Ne yazık ki bunu tartışacak olanlar da milletimiz değil, ihanet şebekeleri ve onların taşeronları olacaktır. Milletimizin sesi kısılacak, memleket düşmanlarının sesleri yükseltilecektir.
Görünen odur ki; Bakanlar Kurulu’nda alınan kararla eli kanlı teröristlere af ve siyasete giriş serbestisi getirilmesi bir devlet politikası olarak benimsenmiştir. Milletimiz şunu çok iyi bilmelidir ki; bu karar bir devlet politikası değil, hainlerle kol kola girmiş AKP’nin politikasıdır. AKP, bölücülerin önünde diz çökmüştür, fakat milletimiz asla diz çökmeyecektir.
İhanete zemin hazırlayan daha önceki sözde demokrasi paketleri ve Bakanlar Kurulu’nda alınan son karar Türk düşmanlarını daha da azgınlaştırmıştır. Bu azgınlığın sonuçlarını sokaklardaki vandallıktan görmek mümkündür.
AKP’ye sesleniyoruz: Ankara’da başka, Diyarbakır’da başka, Oslo’da başka konuşarak Türkiye’yi getirdiğiniz yer işte bu ateş çemberinin ortasıdır. Türkiye’nin birliği ve bütünlüğü konusunu her türlü istismara ve kurguya açık hale getirdiniz. Memleket yangın yerine dönmüşken, daha iki gün önce Bakanlar Kurulu’nda Etiler’deki Polis Okulu arazisini inşaata açmakla meşgul oldunuz. Bir kez daha kendi rant iştahınızı Türkiye’nin çıkarlarının önüne koydunuz. Terörist açıktan siz ise kitabına uydurarak yağmalamaya devam ediyorsunuz.
Türkiye bir ateş çemberinin içinden geçerken, milli birliğimiz ve milli devletimizin nitelikleri bölücülerin dilinden tartışmaya açılmışken; sizin aklınız halen daha adına paralel dediğiniz insanlarla uğraşmaya, kupon arsalar kapatmaya ve HSYK seçimlerine çalışmaya devam ediyor. Allah aşkına önceliğiniz ne onu söyleyin. Önceliğiniz kendi paçanızı kurtarmak mı, yoksa bu ülkenin birliğine ve geleceğine hizmet etmek mi, artık bir karar verin.
Bırakın İmralı’nın dilinden konuşmayı, bırakın memleket düşmanlarından talimat almayı, bırakın paralel yaftası yapıştırdığınız insanların hayatını karartmayı.
Bırakın Diyarbakır’da güvercin, Ankara’da şahin tavrı almayı, adam gibi tavır alın.
Bu ihanet sürecinde teröristi adam yerine koyanlara en büyük dersi şüphesiz milletimiz verecektir. Türk milleti tarihinin hiçbir döneminde devletini tehdit edenlere karşı boyun eğmemiştir. Türk milleti bin yıldır hain emeller karşısında canını vererek devletini müdafaa etmiştir, bundan sonra da büyük bir adanmışlıkla vazifesini yerine getirecektir. Milletimiz bütün manipülasyonlara ve algı operasyonlarına rağmen bu süreci de dikkatle takip etmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi vatanımız üzerinde oynanan hain oyunların farkındadır. Milliyetçiler hiçbir biçimde bölücülerin tezgahına gelmeyecektir. Türkiye’nin, milli devletimizin ve topyekün istikbalimizin sigortası olma sorumluluğu her koşulda önceliğimiz olacaktır. Milliyetçi – ülkücü camiamız, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin sağduyu ve aklıselim çağrısının etrafında kenetlenecektir.
Partimiz bu sürecin boşa çıkarılması yolunda yine milletimizin en büyük güvencesi ve siyasal alandaki yegane temsilcisi olmaya devam edecektir.