30 Mart yerel seçimleri öncesinde yaşananlar Türk demokrasisi adına utanç verici boyutlara ulaşmıştır. Türkiye bugüne kadar hiçbir seçime böylesine bir bölünmeyle ve bizzat iktidar eliyle yürütülen siyaset mühendisliği oyunlarıyla girmemiştir.
Sayın Başbakan’ın seçim kazanmak uğruna milleti cephelere ayıran dili ve üslubundan derin endişe duymaktayız. İnsanları birleştirmesi, barıştırması, aynı idealler ve hedefler etrafında buluşturması gereken Sayın Başbakan; sadece kendini ve etrafındakileri kurtarmak adına demokrasiyi, hukuku ve adaleti katletmektedir.
30 Mart yerel seçimleri bir demokrasi şöleni olmaktan çıkarılıp savaş alanına dönüştürülmüştür. Türkiye sanki seçime değil savaşa gitmektedir. Sayın Başbakan miting meydanlarında adeta savaş çığlıkları atmaktadır.
Her yer kaos… Hukuktan, siyasete ve hatta spora kadar her yerde kaos hakim. Kaostan siyasi rant elde etmekten başka derdi olmayan AKP iktidarı; her şeyi katakulliye getirerek saplandığı bataktan çıkmaya çalışmaktadır. Seçim kazanmak uğruna bu millete ve bu milletin dayandığı en temel değerlere bundan daha fazla zarar verilemezdi.
Sayın Başbakan’ın demokrasi anlayışı ile son seçimden yüzde yüz oy alan Kuzey Kore Lideri Kim Jongarasında artık hiçbir fark yoktur. İkisi de kendi halklarına korku salarak, tehdit ederek, diktatörlük kurarak saltanatlarını devam ettirme gayretindedir. 7500 polisi, 400 yargıcı kendini kurtarmak için yerinden eden bu zihniyetin tek gayesi; kendi paralel hukukunu kurmaktan ibarettir. Bu kafa Kim Jong kafasıdır.
Paralel yapıyı başka bir yerde aramanın gereği de anlamı da yoktur. Artık görülmüştür ki; AKP’nin ta kendisi paraleldir. Paralel yolsuzluğun, paralel hırsızlığın, paralel haksızlığın ve hukuksuzluğun tek adresi AKP’dir.
Yaşanan son gelişmeler göstermiştir ki; ‘yolsuzluk esas, hukuk teferruat’ olmuştur. Hukuku kendilerine göre yontanlar; Danıştay seçimlerinden milli güvenliğimizi ilgilendiren ihalelere ve AOÇ arazisine kadar her şeye müdahaleyi kendilerinde hak görmektedirler. Bu iktidar; kendi yolsuzluklarını ve hırsızlarını örtmek için Türkiye’nin bütün değerlerini, bütün kurumlarını tahrip etmeye devam etmektedir.
17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonundan sonra yaşanan bütün hukuk skandallarında varılmak istenen sonuç bellidir. Vicdan, ahlak, hukuk ve insanlık 17 Aralık sonrasındaki yaşanan süreçte çökmüştür. Milyonlarca dolarlık rüşvet ve yolsuzluk olayı; ineğin suyu içip dağa kaçması gibi çocuk masalına dönüştürülmek istenmektedir. Bunun için seçim meydanlarında Sayın Başbakan herkese hakaret etmekte, kin kusmakta ve nefret suçu işlemektedir. Sadece bağırarak kendi suçlarını dikkatlerden kaçırmak istemektedir.
Bu haliyle 30 Mart yerel seçimleri milletimiz için artık AKP iktidarına ders vermek ve her şeyin farkında olduğunu bu iktidara göstermek adına çok daha önemli bir hal almıştır. Milletimizin derin irfanı ve vicdanı muhakkak bu musibeti de bertaraf edecektir.