TBMM’nin yeni yasama yılında açılmasıyla birlikte, AKP iktidarının gerek sözde demokratikleşme paketi, gerekse paketin daha da genişleyecek olmasına ilişkin verdiği satır arası mesajlar endişe vericidir. Öyle anlaşılıyor ki; AKP iktidarı ve Sayın Başbakan Türkiye’yi germeye, gerginlikten medet ummaya ve siyasetlerini gerginlik üzerine inşa etmeye devam edecektir.
PKK ve terörist başı ile yapılan görüşmeler sonucunda ortaya çıkan sözde paketin, yine terörist başının beğenisine sunulması da manidardır. Zira terörist başı, 15 Ekim gününe tarih vererek, pakete ilişkin görüşlerini açıklayacağını söylemiştir. Sadece bu beyan bile, Türkiye Cumhuriyeti Devleti için bir züldür. Milletin vicdanına ve onayına sunulması gereken sözde paket, teröristin beğenisine arz edilmiştir.
AKP iktidarı ve Sayın Başbakan Milli Devlet ile hesaplaşmaktadır. Bu neyin, nasıl bir kinin ve öfkenin hesaplaşmasıdır? Bu neyin kafasıdır? Sayın Başbakan neyin kafasını yaşamaktadır? Bu hesaplaşmada PKK ile kol kola girilmiştir. İçimiz yanarak görüyoruz ki; AKP ve PKK stratejik ortak olmuşlardır. Bu ortaklığın gereklerine ilişkin görüşmeler yapmaktadırlar. Sözde paketin önümüzdeki günlerde daha da genişleyerek bölücülere hizmet edeceği artık gün gibi ortadadır. Türk dilinden ve andımızdan başlayan bu sürecin nelere mal olacağı açıktır. Dili ayıran bir zihniyet Türkiye’yi de böler.
Türklükle, Türk olmakla, milli değerlerimizle uğraşmanın adı demokrasi değildir, olamaz. Demokrasi kisvesi altında, demokrasi kamuflajında Türk düşmanlığı yapılmaktadır. Sayın Başbakan Türklere karşı nefret suçu işlemektedir. Vatandaşlarımızın Türk olduklarını söylemeleri neredeyse bir suç olarak görülmektedir. Çocuklarımızın milli şuurdan yoksun yetişmeleri planı devreye konulmuştur.
Ancak Sayın Başbakan’ın unuttuğu bir şey vardır: Hiçbir güç Türk milletinin benliğinden milli değerlerini kazıyamaz. Hiçbir güç buna cüret edemez. Hiçbir güç milletimizi bu anlamda test edemez.