Değerli Basın Mensupları,
Türkiye tarihinin en kritik evrelerinden birinden geçiyor.
Ne yazık ki milliyetçi hareket partisinin öteden beri yaptığı tüm uyarılar birer öngörü olmaktan çıkmış, bugün bütün sıcaklığı ile yaşadığımız gerçekler haline gelmiştir.
Türkiye bugün ayakta.
İnsanlarımız kontrolden çıkmış bir biçimde sokaklarda eylemler yapmakta.
Kendi vatandaşlarımızla kendi polisimiz adeta iki düşman cephe haline gelmiştir.
Bu ülkenin atmosferi değişmiştir.
Vatandaşlarımız baharın rahiyalarını…
İğde ve ıhlamur kokularını teneffüs etmek yerine bugün zehirli gaz solur hale gelmiştir.
Ve bizler 21. Yüzyıl Türk asrı olacak derken maalesef Türkiye bugün bütün dünyaya rezil olmuş bir ülke konumuna düşürülmüştür.
Değerli Basın Mensupları,
O basit soruyu soralım:
Niçin bütün bunlar olmuştur?
Niçin insanlarımız ayaktadır?
Niçin sokaklar savaş alanına dönmüştür?
Taksim gezi parkındaki 12 ağacın kesilmesine duyulan tepkiden mi olmuştur bütün bu yaşadıklarımız*
İnsanlarımızı böylesine kontrol dışına iten,
Bir gün önce kendi halinde hayatını sürdüren bir Türk vatandaşını bir gün sonra polisle çatışır hale getiren saik veya Saikler neler?
Bizim bunlara akılcı, sağlam ve dürüst analizlerle cevap bulmamız gerekiyor.
Bütün bu olanları gündelik siyasete kurban edemeyiz,
Yaşananlardan geleceğimiz için sonuçlar, dersler çıkarmamız lazımdır.
Yaşananları anlık, sebepsiz ortaya çıkmış olaylar olarak görürsek korkarım ki milletimizin karşı karşıya bulunduğu tehlike ve tehditleri de görememiş oluruz.
Değerli Arkadaşlar,
Sizlere yaşananları en kestirme yoldan tanımlamak istiyorum.
Hastanın halinden doktor anlar; MHP bu ülkede yaşananların sebeplerini de kaynaklarını da muhtemel neticelerini de biliyor.
Mhp’nin yıllar boyunca yaptığı uyarıları lütfen herkes hatırlasın.
“hükümet yanlış işler yapıyor.
Hükümet hatalı politikalarla Türkiye’yi tarihin yanlış istikametine götürüyor.
Bu politikalar milletimizin mayasını,
Birlik ve bütünlük harcını bozar.
Milletimizi böler.
Ayrıştırır.
İnsanlarımızı birbirine düşman eder.
Ülkemizi kaos çukuruna çeker”.
Değerli basın mensubu arkadaşlarım,
Herkes elini vicdanına koysun ve söylesin:
MHP yıllardır bir erken uyarı sistemi gibi bu olanları haber vermedi mi?
Maalesef şimdi üzülerek bu olanların ne olduğunu size söylüyorum.
Yukarıda saydığım ve başımıza gelmesinden hep korktuğumuz ne varsa bugün gerçekleşmiş ve uğursuzluğun her bir çeşidi milletimizin başına musallat olmuştur.
Şu manzara birlik ve beraberlik duygusu sağlam bir toplum manzarası değildir.
Peki, nedir bunun kaynağı?
Biz şu yaşadıklarımız için kimi suçlayacağız?
Bütün bu geldiğimiz noktanın sorumlusu ve sorumluları bellidir.
Bunun sorumlusunu AKP ve onun lideri recep Tayyip Erdoğan’dır.
Sorumluyu uzayda aramayacağız, sorumlu başbakanlık makamında oturan kişidir.
On yıldır ülkeyi tek başına yöneten,
Bütün hatalı kararları alan,
Türk milelini bir denek, Türk vatanını bir laboratuar gibi gören recep Tayyip Erdoğan’dır.
Bugün karşımızda karizmayı bırakın çizdirmiş olmayı, koskoca bir delik açtırmış olan recep Tayyip Erdoğan’ın geldiğimiz noktada sorumluluğunu görmezden gelemeyiz.
Değerli Arkadaşlar,
Bu ülkeyi on yıldır sayın başbakanın gençlik fantezileri yönetmektedir.
Sayın başbakan kendisini bu ülkenin başbakanı yapan demokrasiye bir gün bile inanmıştır, ne de bu ülkenin samimi bir biçimde demokratikleşmesini arzu etmiştir.
Onun kafasında demokrasi, eskiden söylediği şekliyle, onu sadece gizli ajandasındaki hedefe götürecek bir tramvaydır.
Sayın başbakan bu ülkeye, yönettiği insanlara karşı açık, şeffaf davranmamıştır.
Bu ülkenin muhafazakâr dindar halkının kendisine verdiği yetkiyi kendi siyasi ve ideolojik fantezileri için heder etmiştir.
Şu görüntüler dindar ve muhafazakâr insanlarımızın müstahak olduğu görüntüler midir?
Bu başbakan bu ülkeyi on yıldır tekeri patlamış bir kamyonun kafası kıyak, ayyaş şoförü gibi yönetmiştir ve bugün gelip duvara toslatmıştır.
Değerli Arkadaşlarım,
Bu başbakan on yıldır bu milletin adıyla, şanıyla uğraşmaktadır.
Onun politikaları ve kafa yapısı nedeniyle bu ülkenin binlerce yıllık tarihinde kazandığı ad ve nam olan Türklük tartışılır hale gelmiştir.
Millet bu tartışmalar sonucu “biz kimiz” travmalarına sürüklenmiştir.
Açılım süreci denmiş, milletimize habur zilleti yaşatılmıştır.
Oslo görüşmeleri denmiş, vatan toprakları terör örgütüne peşkeş çekilmiştir.
Şimdi çözüm süreci denmiş, terörist başı Abdullah Öcalan’la birlikte ülkeyi yönetmeye kalkmışlardır.
Bütün bu yaşananlar nedir? Diye soranlara cevap işte buradadır:
Adıyla, kimliğiyle, vatanlarıyla oynanan insanların isyanıdır bu!
Bu başbakan on yıldır bu ülkenin kaynaklarını har vurup harman savurmaktadır.
Biz iş âleminin içinden gelmiş insanlarız.
Tarihin hiç bir döneminde bu kadar eşine dostuna, yöresine rant dağıtan bir hükümet daha gelmemiştir.
Bunlar İstanbul’un sulietini bozacak kadar gözü dönmüş bir rantiyeci olmuşlardır.
Bu ülkenin peşkeş çekilmedik bir maddi varlığı kalmamıştır.
İşte insanlar sokaklara kendilerini bu yağma için atmışlardır.
Yönettiği ve kendisini bulunduğu makamlara getiren halka hiç saygısı yoktur bu başbakanın.
Ben yaptım oldu mantığı her icraatına hâkimdir.
Taksim gezi parkı olayında da olduğu gibi halka rağmen iş yapma alışkanlığı on yıldır her alanda kendini göstermiştir.
İşte bu emrivakilere isyandır bu.
İstanbul’un dört bir yanı zevk ve estetikten yoksun bir hükümetin elinde tarumar olmuştur.
Bordürlere çiçek dikerek bu zevksizliği örtememişlerdir.
İşte insanları sokaklara döken bu zevksizlik ve estetik düşmanlığıdır.
Bu başbakan kendisini bu makamlara getiren demokratik nizamdan hiç bir zaman hazzetmemiştir.
İnsanların özgürlüğü onun için lüzumsuz bir ayrıntıdır.
Bu ülkenin sokaklarında, mahallelerinde, kültüründe asırlar içinde dengesini bulmuş olan o mükemmel hamuleye müdahale etmiş ve bozmuştur.
İnsanların hayat tarzına dair korkular yaşamasına neden olmuştur.
Gece rüyasında gördüğü bir gençlik fantezisini sabah milletin üzerine kanun olarak dayatmıştır.
Sayın başbakan bu ülkenin kendi halindeki insanlarının huzurunu bozmuştur.
Onları korkutmuştur.
İşte yaşananlar budur: kendi halindeki insanların artık korkusuz yaşama arzusunun isyana dönüşmesidir.
Ülkemizi yine kendi gençlik fantezilerine kurban edip başka bir devletle savaş durumuna getirmesine,
Suriye politikasına karşı isyandır bu.
Değerli Arkadaşlarım,
Bu olayların nedenleri arasına yukarıdaki dile getirdiğim türden başka nedenleri de ekleyebiliriz.
Ancak herkes her şeyi biliyor.
Artık iyice ortaya çıkmıştır ki bu ülke son derece çapsız,
Ülkemizi aklıyla ve müşavereyle değil, duygularıyla, içgüdüleriyle yöneten bir başbakan vardır.
Bu ülkemiz için büyük talihsizliktir.
Bakın şimdi şu süreçte sayın başbakanın sergilemiş olduğu tavır, davranış ve tutumlara.
Akılla, mantıkla, devlet yönetmekle bir alakası var mı?
Çözüm üretmek yerine sokaktaki insanlarla savaş yürütüyor.
“sen 200 bin toplarsan ben 1 milyon toplarım” diyor.
Bu lafı söyleyen, toplumsal bir yangına bu sözlerle karşılık veren birinin tedavi olmasına başbakan olması mani olmamalıdır.
Sayın başbakan patolojik tavırlar sergiliyor.
Karşımızda siyasi bir vakadan daha çok tıbbi bir vaka var sanırım.
Değerli Arkadaşlar,
Başbakan yurt dışında giderken dahi arkasındaki yangına benzin dökmeye devam ediyor.
Böyle şeyler sadece romancıların kurgularında olur sanırdık.
Maalesef başbakan iç dünyasındaki tüm çatışmaları toplumun dünyasına transfer etmektedir.
Davranışlarına, olaylar karşısındaki tutumuna bakınca sayın başbakanın sokakları yakıp yıkan marjinal örgütlerle işbirliği içinde olduğunu sanırsınız.
Başbakan giderayak şunu söylüyor:
“ evde oturan yüzde elliyi zor tutuyorum”
Bu lafın bittiği yerdir.
Bu saatten sonra başbakanın zihin işleyişini tahlil etmek manasız bir iştir.
Durum tek kelimeyle vahimdir.
Devlet böyle yönetilmez.
Devlet böyle bir psikolojiyle yönetilirse Allah muhafaza birçok tehdide açık hale geliriz.
Ben AKP’de çok aklı başında arkadaşımızın olduğunu biliyorum.
Bu kötü gidişe en başata onların müdahale etmesi gerekiyor.
Zira AKP ve içinde bulundukları heyet tarihe çok kötü sıfatlarla geçecektir.
Değerli Arkadaşlar,
Geldiğimiz noktada bizim söyleyeceklerimiz şunlardır:
Bu olaylar, ülkemizi dünyaya rezil eden bu görüntüler derhal son bulmalıdır.
Hiç kimse polisimizi suçlamasın. Polis aldığı emri yerine getirmiştir.
Ve güvenlik güçlerimiz bu olayları bitirmeli, marjinal örgütlerin sokaklara hâkim olması sonlandırılmalıdır.
Kanun hâkimiyeti esastır.
Maksat hâsıl olmuştur.
Ders verilmiş karizma çizilmiştir.
Bundan sonra dava seçim meydanlarında görülecek milletimiz bu iktidara gereken dersi verecektir.
Değerli Arkadaşlar,
Ben sözlerimin sonunda milletimize bir teşekkür borcumuzu yerine getirmek istiyorum:
Biliyorsunuz olayların başlangıcından itibaren MHP’nin izlediği tutum ve siyaset halkımızdan büyük tasvip görmüştür. Hayatı boyunca mhp’ye ihtiyatla yaklaşmış ve hatta düşmanlık etmiş çevreler dahi partimize tutumundan dolayı teşekkür etmişler, takdir duygularını dile getirmişlerdir.
Ben de halkımıza ve bizi takdir edenlere, bu duygularını en medeni ve nazik bir biçimde ifade edenlere, partim ve genel başkanımız adına ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
MHP gerçekten olayların başından itibaren herkesi sağduyuya davet etmiştir.
Zaten bizim lügatımızda kışkırtıcılık yoktur.
Olayların hiçbir yerinde rol üstlenmediği gibi bu olayları bazı partiler gibi siyasi çıkarları için kullanmayı, sömürmeyi aklının ucundan dahi geçirmemiştir.
Çünkü bizi sadece barış isteriz.
Demokrasi isteriz.
Halkımız için huzur isteriz.
Ülkemizin birlik ve beraberliğini isteriz.
Devletimizin güçlü halkımızın mutlu olmasını isteriz.
Bizim olaylar karşısındaki bütün tutumumuz bu esaslar dairesinde olmuştur ve bundan sonra da bu ilkelerimiz çerçevesinde halkımızın huzuru devletimizin selameti için çalışmaya devam edeceğiz.
Saygılar sunarım.