Suriyeli mülteci sorununun görüşüldüğü Türkiye – AB zirvesi sonrasında resmi ağızlardan yapılan açıklamalar; tamamıyla algı operasyonlarından ve milleti kandırmaktan ibarettir. Her yenilgiyi zafer gibi pazarlayan AKP yöneticileri, bu konuda da alışkanlıklarını devam ettirmişlerdir.
Ortada Türkiye lehine başarı yoktur. Aksine Türkiye’ye AB’nin ‘sınır bekçiliği’ dayatılmış ve Sayın Başbakan bekçiliğe razı olmuştur. Avrupa kendini ve topyekun sınırlarını mülteciler konusunda güvence altına alırken, Türkiye’ye ‘ne halin varsa gör’ denmiştir. Bu zirve açıkça göstermiştir ki; Türkiye adeta bir ‘mülteci ülkesi’ olmaya, sonu belli olmayan bir maceranın içinde sürüklenmeye rıza göstermiştir.
Zirve sonrası yapılan ve tamamen kamuoyunu manipüle etmeye yönelik açıklamalar sadece aldatmacadır. Vize muafiyetini sadece Sayın Başbakan gündeme getirirken Alman, İtalyan, Fransız, Macar liderler bu konuda hiçbir iyimser açıklama yapmamışlardır. Ne tam üyelikte, ne vizesiz dolaşımda, ne Türkiye’ye para yardımına bulunmakta, ne de mülteci almak konusunda AB liderlerinin hiçbir açık ve samimi tutumu söz konusu değildir.
Avrupa Birliği mültecileri hiçbir biçimde istememekte ve bunun için Türkiye’nin daha doğrusu Sayın Başbakan’ın ağzına bir parmak bal çalarak durumu idare etmektedir. Artık net olarak belli olmuştur ki; mülteci meselesi bütün olumsuz sonuçlarıyla birlikte Türkiye’nin üstüne yıkılmıştır. Türkiye 3 milyona yakın mülteci ile baş başa bırakılmıştır.
AKP Hükümeti’nin en nihayetinde meseleyi getirip para pazarlığına indirgemesi ve bunu da Kayseri pazarlığı olarak kamuoyuna sunması politikasızlığın, öngörüsüzlüğün ve strateji yoksunluğunun bir sonucudur. Türkiye’nin bekası, istikbali ve huzuru üzerinden para pazarlığı yapmak neyin nesidir? Avrupa’nın derdi bütün mültecileri Türkiye’de tutmak iken, bizim derdimiz para olabilir mi? Yalandan ibaret olan ve Türk kamuoyunun tepkisini azaltmak için dolaşıma sokulan vizesiz Avrupa hülyası için Avrupa’nın ‘mülteci toplama kampı’ olmaya değer mi? Bütün Avrupa bir olup Yunanistan’ı mültecilerden kurtarmaya çalışırken, biz kiminle neyin pazarlığını yapıyoruz?
Meselenin özü şudur: Avrupa diyor ki; ‘yakaladığımız mülteciyi Türkiye’ye göndereceğiz.’ Türkiye diyor ki; ‘tamam olur ama üste para isterim.’ Bu nasıl bir akıldır, nasıl bir anlayıştır? Deniyor ki; ‘Yunan adalarından Türkiye’ye gönderilecek her bir mülteci için AB Türkiye’den bir mülteci alacak.’ Birileri bizi ya kandırıyor, ya da saf yerine koyuyor. Bunun mantığını Sayın Başbakan veya Sayın Bakan çıksın ve açıkça izah etsin. Bunun adı ütülmek değil de nedir?
En başından beri ısrarla tekrar ediyoruz: Suriyeli mülteciler meselesi Türkiye için bir beka meselesidir. Türkiye’deki mültecilerin yarıdan fazlası 18 yaş altındadır. Bütün Avrupa insafsızca mülteci konusuna gözünü, kulağını kapamakta ve Türkiye’nin geleceğini ipotek altına almaktadır.
Bu sorun ancak milli bir duruş, irade ve çıkarlarımızı önceleyerek çözülür. Ancak ne yazık ki AKP yöneticilerinin millilikle uzaktan yakından ilgisi yoktur.