Değerli Basın Mensupları,
Türkiye gündemini değerlendirmek üzere düzenlediğimiz basın toplantımıza hoş geldiniz. Katılımınızdan ve ilginizden dolayı hepinize şahsım, İstanbul İl Başkanlığımız ve Genel Merkezimiz adına teşekkür ediyorum.
Değerli Arkadaşlar,
Yaklaşık 6 hafta önce yine burada düzenlediğimiz basın toplantımızda Türkiye gündemine ilişkin görüşlerimizi sizler paylaşmıştık. Geçen bu 6 hafta boyunca ne yazık ki Türkiye iyiye gitmemiş, tam tersine daha da içinden çıkılmaz sorunlarla karşı karşıya getirilmiştir.
TBMM’de İstanbul’u temsil eden bir milletvekili olarak, İstanbul’da yaşayan herkes gibi bu şehrin sorunlarının her geçen gün kaosa dönüştüğünü görmekteyim. AKP iktidarıyla birlikte İstanbul kelimenin tam anlamıyla sömürülmeye başlanmıştır. Deniziyle, tarihiyle, kültürüyle, taşıyla, toprağıyla ve bütünüyle İstanbul sömürülmektedir.
AKP’nin gözünde İstanbul bir şehir değil, talan edilmesi gereken bir coğrafya parçasından ibarettir. Her karış toprağa rant alanı gözüyle bakılmaktadır. İstanbul’un tarihi dokusu rant ve kısa yoldan köşe dönme uğruna harap edilmektedir.
Bizim anlayışımızda şehir, sadece birlikte yaşanan bir yer değildir. Bize göre şehir birlikte mutlu olunan bir yerdir. Oysa İstanbul’da gündelik hayatın zorunlulukları bile çekilmez bir hal almıştır.
Türkiye’nin incisi olan İstanbul ne yazık ki canavarlaşan bir rant anlayışının elinde yaşanmaz bir şehir haline getirilmektedir. Bu daha fazla böyle devam edemez, devam etmemelidir. İstanbul’u AKP’nin ve onun temsil ettiği zihniyetin kıskacından ve yağmasından kurtarmak zorundayız.
İstanbul’un imar ve inşa planlamasının insani ve ahlaki bir anlayışla ele alınması zaruridir. Aksi halde Türkiye’nin lokomotifi olan bu şehrin nefesi kesilecektir.
Değerli Arkadaşlar,
Sadece İstanbul değil Türkiye’nin her parçası AKP açgözlülüğü altında erimekte, tükenmektedir.
Geçtiğimiz günlerde sessiz sedasız bir biçimde, karambole getirilerek bir mevzuat değişikliği yapıldı.
Çevre mevzuatındaki son değişiklik toplu konut projelerini, AVM inşaatlarını, göllerden ve denizlerden milyonlarca metreküp kum çekmeyi, orman ve tarım arazilerindeki dönüşümü denetimsiz bıraktı.
Bunun adı Türkiye’nin bütün alanlarına hormon basmaktır. Çevreye karşı duyarsız, sadece günü kurtaran ve geleceği perişan eden bu zihniyeti, bu anlayışı kınıyoruz.
Türkiye çevreyi katlederek, insanlarımızın yaşam alanlarını ve tarım arazilerimizi betonlaştırarak büyüyemez. Böyle bir büyüme hormonlu bir büyümedir. Böyle bir büyümenin sonu herkes için felakettir.
Sadece rant ve sıcak paraya ayarlı bir ekonomi ile Türkiye bir yere varamaz. Sürekli tekrar ediyoruz: Bu son çevre mevzuatı değişikliğinde olduğu gibi, AKP’nin bütün iktisadi tasarrufları sadece taşeronları ve AKP’ye yakın çevreleri kısa yoldan zenginleştirmek için hayata geçirilmektedir. Bu çevre katliamdan rant sağlayacak, zenginleşecek olanlar da, emin olunuz AKP’ye yakın rant çevreleri olacaktır.
AKP Türk siyasi ve demokrasi tarihine ‘sadece kendi çevresini kalkındıran’ parti olarak geçmiştir.
AKP’nin sayesinde siyaset bir geçim alanına, rant alanına dönmüştür. Siyaset millet için değil, cüzdan için yapılan bir uğraş haline dönüşmüştür. Toplumun algısında da siyaset kurumuna güven dibe vurmuştur.
Millet ak saraya baktıkça, ak saraya harcanan milyonlarca dolara baktıkça; siyasete olan inancını kaybetmektedir. Türkiye’de fakirlik zirve yapmışken, işsizlik had safhaya ulaşmışken, insanlarımızın bireysel borçları katlanarak büyürken; sadece kendi egolarını tatmin etmek için yapılan binalar bir utanç abidesi olarak yükselmeye devam etmektedir.
Bildiğiniz gibi Soma ve civarındaki 2 binden fazla maden işçimizin işine cep telefonu mesajıyla son verilmiştir. Bu mesajlar AKP iktidarının insana verdiği değerin ibretlik bir örneğidir. İnsan onurunu ayaklar altına alan böyle bir uygulamanın muhatabı olan bu işçilerimiz her şeyden önce insandır, babadır, evlattır.
Sadece ekonomi değil insan onuru ve gururu da ne yazık ki bu cep telefonu mesajlarıyla taşeronlara teslim edilmiştir. Tamamen uydurma verilerle, hormonlu göstergelerle, kitabına uydurulmuş hesap yöntemleriyle batmış bir ekonomiyi kurtaramazsınız. Ekonomi içler acısıyken, millet zaruret içindeyken saltanat saraylarına çuvalla para harcamanın günahı da, bedeli de ağırdır.
Değerli Basın Mensupları;
Bildiğiniz gibi birkaç gün önce TBMM’de AKP’nin oylarıyla kabul edilen Yargı Paketi ile ‘kuvvetli şüphe’ şartı, ‘makul şüpheye’ dönüştürülmüştür.
Bu durum Türk hukuk sistemi ve demokrasimiz için tam bir garabettir.
Bu kanun maddesi AKP’nin korkularının tescillenmiş halidir.
Bu öyle bir korkudur ki; suçu sabit olmayan insanlarımız bile bu düzenleme ile olağan şüpheli haline sokulmuştur.
Bu uygulama firavunluktan başka bir şey değildir.
Kendi vatandaşlarını potansiyel suçlu durumuna düşüren bu saçmalığa bir an önce son verilmesi gerekmektedir.
Buradan sesleniyoruz: Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan makul şüphe arıyorlarsa önce kendilerine ve etraflarına baksınlar.
Makul hırsızlara neden işlem yapılmıyor?
Yoksa bu hırsızlar AKP’nin gözünde MAKBUL hırsızlar mı?
Bütün kamuoyu bilmektedir ki; 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonu Türkiye’nin en büyük yolsuzluğunu açığa çıkarmıştır. Eğer mesele makul şüphe ise, bu operasyonda kesin ve kuvvetli şüphe vardır.
Değerli Arkadaşlar;
Bildiğiniz gibi birkaç gün önce Uluslar arası Şeffaflık Örgütü tarafından Yolsuzluk Algı Endeksi yayınlandı.
Bu endekste Türkiye’nin yolsuzluk algısının yerlerde süründüğünü üzülerek görmekteyiz.
Bu utanç tamamen AKP’ye onun yöneticilerine aittir. Türkiye’yi yolsuzluğun, hırsızlığın ve adam kayırmanın merkezi haline getirenlerin bu rapor karşısında yüzleri kızarmalıdır.
Yolsuzlukla mücadele diyerek, hortumları keseceğiz tekerlemesini dillerinden düşürmeyerek iktidara gelenler; bırakınız hortumları kesmeyi, yolsuzluk boruları döşemişlerdir.
Yolsuzluk sadece ekonomiyi değil, toplumsal hayatı ve ahlaki düzeni de kemiren bir beladır. Hukuka uymayan, tam tersine hukuku kendilerine uydurmaya çalışanların, açıkça söylüyorum yatacak yerleri yoktur.
Bu arada şunu da belirtmek istiyorum: Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu seneden itibaren 17-25 Aralık haftasını Yolsuzlukla Mücadele Haftası ilan etmeye karar verdik.
Türkiye’nin birçok yerinde 17-25 Aralık haftasında AKP’nin yolsuzluklarını değişik etkinliklerle milletimize anlatacağız. Milliyetçi Hareket camiası olarak bu yolsuzlukları unutmadık ve milletimize de unutturmayacağız. AKP’nin yolsuzluklarının milletimize maliyetini her ortamda ifşa edeceğiz. Memleketi soyanların ensesinden nefesimizi eksik etmeyeceğiz.
Değerli Basın Mensupları;
Son zamanlarda iktidarın uygulamaları sonucunda Türkiye koyu bir alacakaranlık kuşağına girmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan bildiğini okumakta, ‘biz yaptım oldu’ mantığı ile hukukla, hakkaniyetle, teamüllerle dalga geçmektedir.
Adaletin yerini hoyratlık, kalkınmanın yerini taşeronlaşma almıştır. Sivil toplum örgütleri seslerini çıkaramaz hale gelmiştir. İktidar aleyhine çıkan her ses susturulmakta, hedef seçilmektedir. Türkiye ne yazık ki AKP yöneticilerinin bitmek bilmez ihtiraslarının ve egosunun bedelini ödemek zorunda bırakılmaktadır.
Artık net olarak görülmüştür ki; Sayın Erdoğan kendisinin ve çevresinin siyasi ikbali için gözünü kırpmadan her şeyi harcayabilecek bir ruh hali içindedir.
Bütün Türkiye adeta Sayın Erdoğan’ın ihtiraslarına hizmet için dizayn edilmektedir. Türkiye’nin psikolojisi bozulmuştur. Fakat sadece insanlarımızın değil topyekün bürokrasinin de psikolojisi bozulmuştur. Devletin bütün kurumları ve çalışanları kendilerini AKP’ye mahkum ve mecbur hissetme noktasına gelmişlerdir. Bu durumdan ciddi biçimde endişe duymaktayız.
Hal böyleyken, özellikle Sayın Başbakan Türkiye’nin önüne pembe tablolar çizmektedir. Ona sorarsanız her şey yolundadır, hiçbir problem yoktur. Sayın Başbakan dervişler, alimler dünyasında gezinmekte, rüyalar görmeye devam etmektedir. Her nedense Türkiye’nin gerçeklerinden kaçmaktadır.
Özelikle milletimize yutturulmaya çalışılan sözde çözüm paketinin reklamını, PİARINI yapmayı kendine görev bilmiştir.
Sayın Başbakan, kendinden öncekinin bıraktığı yerden Türkiye’yi felakete sürüklemeye devem etmektedir. Hem şimdiki hükümette, hem de önceki AKP hükümetlerinde periyodik olarak gündeme getirilen torba yasaların, sözde demokrasi ve çözüm paketlerinin bir işe yaramadığı, tam aksine bölücülerin ekmeğine yağ sürdüğü gerçeğini daha ne hainlikle tecrübe etmeye devam edeceğiz?
Tüm bu paketler ve yasalar Türkiye’yi birleştirmek bir yana daha da bölmekten başka bir işe yaramamıştır. Bu gerçeği herkes bilmekte ve görmekte iken AKP niye görmemektedir.
Bütün sözde çözüm paketleri tamamen ve her satırına kadar İmralı patentlidir. Bugünlerde konuşulan yol haritaları da yine İmralı damgalıdır.
Sayın Başbakan’ın kıymeti kendinden menkul yeni başdanışmanı, İmralı canisinin açıkça reklamını yapmaktadır. Teröristlere övgüler düzmek her ne hikmetse moda haline gelmiştir.
Milli birlik diyerek süsleyip dayatılan sözde açılım ve çözüm süreci; sadece bölücülerin iştahını kabartmaktadır.
Değerli Basın Mensupları;
Milliyetçi Hareket Partisi, Genel Başkanımız Sayın Devlet BAHÇELİ’den başlayarak bütün teşkilatları ile birlikte bir Türkiye idealini sonuna kadar savunmaya devam edecektir. O ideal; milli, onurlu Türkiye idealidir.
Altını kalın çizgilerle çizerek belirtmek istiyorum: Türkiye bu coğrafyada var olmaya devam edecekse, bunu sadece milli devlet ülküsü etrafında kenetlenerek yapabilir. Tarihimizin bize öğrettiği en büyük ders ve sorumluluk budur.
Fakat ne yazık ki artık kesin olarak görülmektedir ki; AKP’nin Türkiye’ye dayattığı zihniyet milli devletimizin altını oymaktadır. Bu zihniyet bugünümüz ve yarınımız için en büyük tehdittir.
Yıllardır bilinçli bir biçimde milli devletimizin içi boşaltılmaktadır. Geçmişte milliyetçiliği ayakları altına alanlar, milli kimliğimizin ve milli hedeflerimizin de içini boşaltma gayreti içine girmişlerdir.
TBMM’de önümüze konulan, çıkarılan veya çıkarılmak istenen bütün yasaların satır aralarında, sözde çözüm ve demokrasi paketlerinde, devlet kurumlarındaki organize tasfiyelerde milli devletimizin içi boşaltılmaktadır. AKP yöneticileri milli kimliğimizle, milli benliğimizle ve tarihimizle adeta bir husumet yaşamaktadırlar.
Bizim ısrarla üzerinde durduğumuz ve varlık nedenimiz olan fakat AKP iktidarının bir türlü anlayamadığı bir gerçeğin altını yeniden çiziyoruz: Bu coğrafyada ayakta kalabilmenin yegane yolu milli şuura sahip olmaktır. Milliyetçiliği ayakları altına alanlar gün gelir dünyanın ayağına düşerler. Türk milleti Anadolu coğrafyasında bugüne kadar dik durmuştur. Bunu da milli bir duruşla başarmıştır. Bu dik duruş sayesinde tarih yazılmıştır, milli devlet korunmuştur.
AKP iktidarlarıyla birlikte Türkiye düşmanları ve bölgemizde hesabı olanlar daha da cesaretlenmiştir. Milli çıkarlarımızın söz konusu olduğu hiçbir alanda dik duramayan, hatta ısrarla milli devlet gelenek ve anlayışımızın içini boşaltan bu iktidar; Türkiye ve Ortadoğu’da çıkarı olanların değirmenine su taşımaya devam etmektedir.
Değerli Basın Mensupları;
Bu devran elbette bir gün son bulacaktır. Milletimiz olup biten her şeyin farkındadır. Milliyetçi Hareket Partisi, geçmişte olduğu gibi gelecekte de ülkemizin barışının ve istikbalinin çimentosu olmaya devam edecektir.
Basın toplantımız vesilesiyle katılımınızdan dolayı sizlere ve ayrıca partimizin İstanbul il teşkilatına teşekkür ediyorum.