Saygıdeğer basın mensupları, kıymetli İstanbullular;
Türkiye’nin geleceği adına çok büyük atılımlara gebe olan 24 Haziran seçimlerinin arifesinde, vekil adayı arkadaşlarımla ve siz değerli basın mensuplarıyla bir araya gelmenin mutluluğunu taşımaktayım.
Türk milletinin binlerce yıllık tarihi boyunca çok keskin dönemeçler, çok tümsekler, çok zorlu yollar olmuştur. Fakat bu kahraman millet hepsini alnının akıyla atlatıp geleceğe emin adımlarla ilerlemeyi bilmiştir.
Şimdi de 24 Haziran günü seçim sandığının başına giden vatandaşlarımız; hem kendi istikbalini hem memleketin istikbalini belirleyecektir.
İnanıyorum ki 24 Haziran bize yeni bir şahlanışın müjdesiyle gerçekleşecektir. İnanıyorum ki bu seçimler milletimiz için yeni bir yeniden dirilişin ışığıyla parlayacak ve bu memleketin ufkunda bir yıldız gibi yol gösterici olacaktır.
24 Haziran; çok partili demokrasiye geçtiğimiz günden bu zamana kadar yaşadığımız en hayati seçim olacaktır.
Taraflardan birisi kader ortaklığı yapmış ve milletin selameti, devletin bekâsı için bir araya gelmiş Milliyetçi Hareket Partisi ve AK Parti’den teşekkül eden Cumhur ittifakıdır.
Bir tarafta devlet var olsun, hainler yok olsun diye omuz omuza duran Cumhur ittifakı vardır. Diğer tarafta el ele verip Demirtaş’ı çıkarmak isteyen,
Kandil’deki teröristlere kazandıkları takdirde OHAL’i kaldıracaklarını söyleyerek selâm yollayanların sözde ismi millet olsa da, zillet ve illet ortaklığı olarak tarihimize kara bir leke şeklinde geçeceklerdir.
Üstelik Demirtaşların özgür kalmasını, OHAL’in kaldırılmasını vaat edenler ortaklığında; öfkenin, hırsın, kapanmamış hesapların kurbanı olarak kandırılan vatandaşlarımız vardır.
Değerli basın mensupları,
Milliyetçi Hareket Partisi’nin neferleri olarak işimiz kolay değildir. Türkiye’nin sigortası ve serhat boyu olan bu hareket; ülkemiz gibi ağır taarruzlara muhatap olmaktadır. Türkiye’nin ve MHP’nin düşmanları çok iyi bilmektedirler ki MHP’ye saldırmak esasen bu memleketin kendisine saldırmak demektir. MHP’ye zarar vermek de bu vatanın bağrında bir yara açmaktır. Bu nedenle partimiz daima ateş hattında durmakta ama başı dik ilerlemektedir. Dışarıdan Türkiye’ye namlu doğrultan teröristten Amerika’ya kaçan FETÖ’cüye kadar; içerideki dışarıdaki, gizlisi saklısı bütün hainlerin baş düşmanı MHP’dir.
Kandil’deki teröristler bir savaş ittifakı olarak gördükleri Cumhur’un birliğine saldırır. Bu ittifakın mimarı olarak Milliyetçi Hareket Partisi’ni hedef seçiyorlar.
Bir başkası çıkar; muhtemel çatı adaylarına dair kurdukları hayal yıkılınca, “MHP’ye Kürt seçmen oy vermez” diye alçakça iftira atar.
Birileri bizi asla anlamayacaklardır. Koltuk sayısı, bakanlık hesabı, vekil pazarlığı üzerinden siyaset okuması yapanların MHP düşmanlıkları bitmeyeceği gibi, bu hareketi anlayacakları gün de asla gelmeyecektir.
Milliyetçi Hareket Partisi; bakanlık istememiştir. Bu hareket; teröristler her nerede yuvalandıysa orada beli bükülsün, başı ezilsin istemiştir. Miliyetçi Hareket Partis kırmızı plaka, özel protokol istememiştir. Afrin’de Mehmetçiğin destan yazmasına sebep olan siyasi iradeyi istemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi; bakanlık istememiştir. Bizim ülküdaşlarımız; makam mansıp peşinde değildir. Bizim dava arkadaşlarımız; bu milletin kılcal damarlarına kadar sızan FETÖ’nün bürokrasiden jiletle kazınarak temizlenmesini istemişlerdir. Ülkücü bir bürokratın derdi tayin-terfi değil budur. Devleti saran o zehirli sarmaşık sökülünce; zaten devletin aslî sahibi kendisidir. Ülkücü bunun bilincindedir.
Milliyetçi Hareket Partisi; bakanlık istememiştir. İhale istememiştir. İltimas, torpil, kayırma istememiştir. Bu ülküye sevdalı yiğitlerin isteği sadece şudur: Hendek kazanların, ordu bozanların, fitne yazanların tepesine çöken bir devlet iradesi…
Milliyetçi Hareket Partisi; millet hayrına ne yapılması gerekiyorsa onları talep etmiştir. Bu talepleri değerlendirip yerine getiren meşru hükûmetin de yanında durmuştur. Cumhur İttifakı’nın temel şifresi burada saklıdır.
Bizim yolumuz uzun ve çetindir. Ülkücüler bu yola makam arabalarıyla değil; milletimize güvenerek yola çıkmıştır. MHP’ye ve üç hilâle gönül verenlerin derdi koltuk kapmak değil, milletin gönlüne taht kurmaktır.
Fakat şu da bir gerçektir ki MHP’nin varlığı ve kuvveti bu milletin geleceği için doğrudan belirleyici unsurdur.
MHP’nin kuvvetli olduğu Türkiye; hendeklerle bölünen değil, El Bap’ta, Azez’de, Cerablus’ta, Afrin’de destan yazan bir Türkiye’dir.
MHP’nin kuvvetli olduğu Türkiye; FETÖ’nün el kol sallayarak dolaştığı değil; köşeye sindiği, inine saklandığı, oraya buraya kaçtığı bir Türkiye’dir.
MHP’nin kuvvetli olduğu Türkiye; terörün teslim aldığı bir ülke değildir. MHP’nin kuvvetli olduğu Türkiye istikrarlı, huzurlu, emniyetli bir ülkedir.
Bu yüzden partimiz kuvvetli bir şekilde memleketin geleceğinde söz sahibi olmalı ve Türk milletinin gür sesini duyurmalıdır.
Millet ne istediyse; MHP onu istemiştir. Şimdi de Milliyetçi Hareket Partisi’nin Türk milletinden bir isteği vardır.
24 Haziran seçimlerinde karar verecek olan, mühür sahibi olan milletimizdir. Mühür sahibi olan Türk milletinden, Milliyetçi Hareket Partisini iktidara taşımasını istiyoruz.
MHP dün bakanlık istemedi. Memleketin bir süre rehabilite edilmesini, yaraların kapanmasını istedi. Bunun için uğraştı; yara sardı, ter döktü. Kendine saldıranlara kulak asmadı. İtler ürüse bile bu kervanı yürüttü. Kukla tiyatrolarında figüran olmaktansa; Cumhur İttifakı’nın banisi, ay-yıldızın hilâli olmayı tercih etti.
MHP bugün devleti ittifak içinde yönetmeye taliptir. Hilâl ve yıldızın beraberliğinden, milli ve yerli ittifakın omuz omuza vermesinden memnun ise milletimiz bu yetkiyi verecektir.
MHP kurulduğu günden bugüne kadar; daima tehlikelere karşı devleti yöneten mekanizmayı uyarmıştır. Bu milletin sinir ucu ve sınır ucu olan partimiz; dalga dalga büyüyen bir olumsuz durumu önceden sezip, hiç kimse farkında değilken haykırmıştır.
Kimi zaman sözüne kulak verilmiş ama çoğunlukla geç fark edilmiş ve en sonunda haklı olan daima MHP olmuştur. Komünizmin yıkılacağından tutun da Türk dünyasının bağımsızlığına kavuşacağına kadar; FETÖ’nün sinsi sızmalarından PKK’nın açılımda bilediği hain hançerlere kadar her konuda MHP uyarmış ve maalesef haklı çıkmıştır.
MHP’nin söyledikleri geç anlaşıldığında; zarar gören vakit kaybeden ise daima milletimiz olmuştur. Bu toprakların milli refleks merkezi olan MHP’nin artık birilerine laf anlatması değil; söz geçirmesi gerekmektedir.
Bu milletin MHP’nin sözüne, MHP’nin ise bu milletin sesine ihtiyacı vardır.
Allah’ın izniyle, Türk milleti partimize ses verecek; partimiz de milletimizin sözünü yalnız mecliste değil; bütün âlem-i cihanda duyuracaktır.
Değerli dava arkadaşlarım;
Türkiye’de iktidar olmanın kilidi de, anahtarı da İstanbul’da saklıdır. İstanbul’da şu zamana kadar yürüttüğümüz seçim faaliyetlerinde verdiğimiz emeğin, döktüğümüz alın terinin en az iki katını sarf etmemiz boynumuza borçtur. Çünkü bu seçim milletimizin geleceği açısından çok önemlidir.
Bu seçimde her seçimde olduğundan daha fazla ümit sahibiyiz, iddia sahibiyiz; o sandıkların MHP’nin zaferini sakladığına dair inanç sahibiyiz.
Bu inançla yürüyeceğiz. İstanbul’da dokunabildiğimiz her sosyal dokuya, her kesimle temas edeceğiz. Çalabildiğimiz kadar kapı çalıp, girebildiğimiz kadar gönle gireceğiz.
İstanbul’da ulaşabildiğimiz kitle; temsil tablosuna Anadolu’daki bazı şehirlerin toplam nüfusundan daha fazla etki edebilir. Bu anlamda kilit de, anahtar da İstanbul’un sokaklarında, meydanlarında, köşebaşlarındadır. Devrilecekmiş gibi birbirinin iskeletine yaslanan gecekondu mahallelerinden, şehrin en muteber semtlerine kadar her bir karış toprak; ulaşılması, tanınması gereken menzillerdir. MHP’nin istikbalin Türkiye’sinde hakkıyla temsil edilmesi için; o menzillere varılmalıdır. Türkiye’nin yarınları MHP’ye, MHP’nin geleceği İstanbul’a bağlıdır.
Alparslan’dan devraldığımız bu toprak, Gazi Paşa’dan devraldığımız bu devlet, Fatih’ten devraldığımız bu şehir, Ulubatlılardan devraldığımız bu sancak; 24 Haziran’da kazanacaktır.
29 Mayıs’ta Fatih’in üç hilâli nasıl İstanbul’un surlarına dikildiyse, bu davanın üç hilâli de 24 Haziran’da Türkiye’nin ufuklarına öyle dikilecektir.