Sayın Başbakan’ın Türkiye gündemine ilişkin sarf ettiği sözler ve yaptığı değerlendirmeler; selefini aratmayacak biçimde Türkiye’yi gererek, kamplaşmalardan medet umarak ve kafa bulandırarak politika yapmaya devam edeceğini göstermektedir.
İçerideki ve dışarıdaki politikalarında düştüğü ‘stratejik çukurdan’ çıkmak için Kandil’den, İmralı’dan yardım isteyen, sözde çözüm denilen ihanet sürecini şer odaklarının insafına terk eden, teslimiyeti politika zanneden bir Başbakan gerçeği ile karşı karşıyayız. Sayın Başbakan ‘treni raya oturttuk’ demektedir. Sayın Başbakan’da gayet iyi biliyor ki; bu trenin lokomotifinde kendisi değil İmralı canisi oturuyor. Yürüyen tren PKK’nın trenidir ve kendisinin değil İmralı’nın, Kandil’in yönetimindedir.
Bölücüler Türkiye’nin içinde cirit atıp bu hükümetin gözü önünde kendi paralel devletlerini kurarken, AKP işi gücü bırakıp kendi paralel yargısını, hukukunu kurma derdine düşmüştür. 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları sonrasında yaşanan gelişmeler tamamen hukuk katliamıdır. Bağımsız yargının temellerine dinamit konulmuş, AKP’ye bağımlı bir yargı sistemi oluşturulmaya başlanmıştır. Türkiye hukuka uymayan, hukuku kendine uydurmaya çalışan garabet bir akılla yönetilmektedir.
Hukuk adamlarını, hâkimleri, savcıları birbirine düşüren, adalet kurumlarını kamplara ve taraflara bölen bizzat bu iktidarın kendisidir. Türkiye’de adaletin düşürüldüğü duruma bakınız. Benim savcım, benim hâkimim mantığı ile adalet dağıtılamaz. Hâkim de savcı da bu milletin ve toplumun ortak vicdanının sesi olmak durumundadır. Adaletin içine siyaseti sokmak Türkiye’ye yapılabilecek en büyük kötülüktür.
Kesinlikle toplum vicdanında mahkûm olan eski bakanları yargıdan ve hesap vermekten kaçırmak için türlü oyunlar oynanmaktadır. AKP iktidarı tam bir yıldır dört eski bakanını yangından adam kaçırır gibi yargıdan kaçırmaktadır. Rezalet diz boyudur. Bataklığın içinde debelendikçe batmaktadırlar. Hatta öyle ki; yolsuzluk ve rüşvet parasına faiz ödeyen tek ülke Türkiye’dir. Böyle bir rezalet ne duyulmuştur ne de görülmüştür. Sebep olduğu rezaletleri toplumdan gizlemek için gündem değiştirme derdinde olan, hatta bunun için Türkçemize, milli kimliğimize bile savaş açan AKP; illaki zorunlu ders arıyorsa ‘yolsuzluk ve rüşvetle mücadele dersini’ kendilerine öneririz. Zira Türkiye’nin istikbali ve evlatlarımızın geleceği ancak ve ancak adaletle ve temiz bir Türkiye ile mümkün olacaktır.
Söylemekten bizim dilimizde tüy bitti fakat AKP yöneticileri bir türlü anlamak istemiyorlar: Adalet bir milletin en büyük hazinesidir. Üzerine titrememiz gereken yegane dayanağımız adil bir hukuk sistemidir. Deprem olur yeniden yaparız, ekonomi çöker yeniden kurarız. Fakat adalet terazisi bir kere şaşarsa, milletin adalete olan güveni bir kere sarsılırsa bunu yeniden onarmamız artık mümkün olmaz.