Millet ve devlet olarak son derece hassas, son derece olağan üstü günlerden geçmekteyiz.
15 Temmuz akşamı Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki cuntacı grup, demokrasimize kast etmiştir. Ahlaktan, vicdandan, insanlıktan nasip almamış bu başıbozukların giriştikleri darbe girişimi; milletimizin derin irfanı ve demokrasiye olan inancı sayesinde şimdilik bertaraf edilmiştir.
Şimdilik diyorum… Çünkü bu darbe sonrasında tutuklanan kişilerin basına yansıyan ifadeleri karşısında dehşete düşüyoruz. Devletin ve Silahlı Kuvvetlerimizin en tepesine, en mahrem noktalarına kadar sızanların, daha başka nerelere yuvalandıklarını henüz bilmiyoruz.
Bana öyle geliyor ki; bugüne kadar gördüklerimiz buzdağının sadece görünen kısmından ibarettir.
Devlet kurumlarında çalışan binlerce memur örgüt üyeliğinden dolayı birkaç gün içinde görevlerinden uzaklaştırılmıştır. Türk ordusu dışında bürokrasiye de yuvalanmış darbe yanlılarının ayıklanıyor olması doğru bir girişimdir.
Bu doğru girişim karşısında bizim aklımıza gelen soru ise şudur: Madem listeleri çok daha önce hazırladınız, madem sivil kurumlardaki tehlikenin farkındaydınız, o halde bugüne kadar neden beklediniz? Devleti bu virüslerden temizlemeniz için illaki darbe mi olması gerekiyordu?
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli bey, 2010 yılından bugüne AKP iktidarını bu tehlike karşısında ısrarla uyarmıştır. Devletimizin sürüklendiği tehlike karşısında tedbir alınması gerektiğini defalarca dile getirmiştir.
İletişim çağında yaşıyoruz. Merak edenler açsınlar interneti ve baksınlar. Son 6 yıldır bu tehlikeye karşı neler söylediğimizi, yaptığımız ikazları açsınlar, okusunlar ve izlesinler.
Fakat gelin görün ki; biz uyarı yaptıkça AKP iktidarının yöneticilerinin hücumlarına ve ağır eleştirilerine maruz kaldık. O gün bizi duymayanlar, ciddiye almayanlar, dikkate almayanlar; bugün Türkiye’nin ne hale geldiğine ellerini vicdanlarına koysunlar ve iyice baksınlar.
Biz, yıllar öncesinden bugüne kadar milletimize karşı görevimizi yaptık. Bugün de yapıyoruz, yarın da yapacağız. Türk milletinin bekasının ve istikbalinin sigortası olmaya devam edeceğiz.
Bugünden itibaren ivedilikle yapılması gereken şey hasar tespitidir. Hasar tespitinden kastım, maddi hasar tespiti değildir. Maddi hasarlar elbette düzeltilir, halledilir.
Devlet aygıtının, devletin kurumsal değerlerinin, ilkelerinin uğradığı hasarı öncelikle dosdoğru tespit etmek zorundayız. Devlet yönetiminin, kamu yönetiminin dışarıdan gelen virüs saldırılarına, sızmalara, hain istihbarat çalışmalarına karşı korunmaya alınması gerekmektedir. Bunun için gerekli bütün tedbirler ivedilikle alınmalıdır.
Milletimizin uğradığı psikolojik hasarı tespit etmek durumundayız. Milletimiz endişelidir. Kime güveneceğini bilemez durumdadır. Sadece evine ekmek götürmek, çocuklarına güvenli bir gelecek sunmak arzusunda olan herkesin endişeleri giderilmelidir.
Bu hain kalkışmanın toplumsal düzeyde yarattığı travmanın giderilmesine yönelik çalışmalara bir an önce başlanmalıdır.
Milletin verdiği payeyi, milletin verdiği rütbeyi ve milletin verdiği silahı hainlere kiraya verenler bu milletin askeri olamazlar. Onlar asker kılığına girmiş teröristlerden ibarettir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti hiç kimsenin, hiçbir grubun oyuncağı değildir. Bizim devletimiz kumpasla, cuntayla ve darbeyle ele geçirilemez.
Böyle bir tehlikenin karşısında herkesten önce Türk milleti, Türk milliyetçileri dimdik durmuştur, bundan sonra da dimdik durmaya devam edecektir.