Son aylarda Türkiye birçok olumsuzluğu, birçok belayı aynı anda yaşamaya başlamıştır. Ülkemizin bir bölümünde aylar boyunca, herkesin gözü önünde hendekler açılırken, çukurlar kazılırken kulağının üstüne yatan AKP Hükümeti; adına çözüm dedikleri ihanet sürecinin milletimize olan ağır maliyeti ile bugün yüzleşmek zorunda kalmıştır.
Sözde çözümün günahını milletimiz canıyla, kanıyla ödemektedir. Güneydoğu’dan her gün şehit haberleri gelmektedir. Düne kadar emniyet güçlerimizin elini kolunu bağlayan, bölücülerle aynı masa etrafında poz veren bu iktidar; bugün terörle mücadele ettiğini iddia etmektedir. Terörü palazlandıran, teröristi şımartan, bölücülerin iştahını kabartan bizatihi AKP’dir. Terörle mücadele ediyormuş gibi görünüp, milletimizin milli manevi duygularını algı oyunlarıyla kendi politik çıkarları için dönüştürmeye çalışmaktadırlar.
Milletin kesesinden harcayarak Türkiye’nin yedi bölgesine gönderdikleri dünkü akiller, bugün barış sevdalısı çakma akademisyenler olarak karşımıza çıkmıştır. O gün el üstünde tutulan ve akil adam organizasyonlarının merkezinde oturtulanlar bugün devlete meydan okumaktadır. Sorarız şimdi, bunun günahı vebalı kime aittir? Dünün akillerini, bugünün çakma akademisyenlerini besleyip büyütenler kimlerdir? Dün ruh ikizi olan AKP ve akillerin bugün düşman olması bize inandırıcı gelmemektedir. Akiller, sözde akademisyenler ve AKP Hükümeti suç ortağıdır.
Sayın Başbakan bu sözde akademisyenlere cevap verirken; ‘hangi çağdaş hukuk ülkesi bir ilçede silah yığınağı yapılmasına müsaade eder’ diye sormaktadır. Bu sorunun bize göre tam karşılığı ‘şecaat arz ederken sirkatin söylemektir’. Sayın Başbakan, üç yıl boyunca birçok ilçeye hendekler kazılmasına, çukurlar açılmasına, silah yığınakları yapılmasına, teröristlerin resmi geçit yapmasına göz yuman siz değil miydiniz? Siz kimi kandırıyorsunuz? Siz milletimizle dalga mı geçiyorsunuz?
Öte yandan İstanbul’un orta yerinde patlayan canlı bombalar; AKP’nin Ortadoğu politikasının bütünüyle çöktüğünün acı sonuçlarıdır. Sınırlarımızı yol geçen hanına çeviren, yüzbinlerce kişiyi Türkiye’nin her yanına kontrolsüzce salan AKP Hükümeti’dir. Bu sorun artık sadece bir Suriye sorunu olmaktan çıkmıştır. Suriyeliler sorunu artık ülkemizin ve milletimizin bekası meselesi halini almıştır.
Geçmişte Türkiye’yi bölücülerin istekleri ve talepleri doğrultusunda dizayn eden AKP; bugün kendi başkanlık hevesleri uğruna yeni bir kandırmaca politikası için zemin hazırlama gayretine düşmüştür. Şimdi de Anayasayı kendilerine yontmaktadırlar.
Türkiye bunların hataları, hesapları uğruna daha fazla bedel ödeyemez. Bunların hesaplarından, sonu gelmez emellerinden bıktık, usandık. AKP ve onun yöneticilerinin kendi kişisel ihtirasları uğruna memleketi kurgulama politikalarının sonu gelmemektedir.
Tüm bu yaşananlar; Milliyetçi Hareket Partisi’nin ve Genel Başkanımız Sayın Devlet BAHÇELİ’nin tarih ve millet karşısındaki haklılığını defalarca ortaya koymuştur. Partimiz her koşulda doğru bildiklerini savunmaya, sökülüp atılmak istenen kurucu Türk iradesini yükseltmeye devam edecektir.