Son günlerde; Güneydoğu Anadolu’nun bazı şehirlerinde, bir takım terör saldırıları yaşanmıştır. Bu hain saldırıların sonucunda askerlerimiz, polislerimiz, korucularımız şehit olmaktadır.
Şer odakları tarafından eline silah verilen ve zembereği kurularak meydana salınan PKK isimli kiralık katil şebekesi; kudurmuş gibi Türkiye’ye saldırmaktadır. Karanlık örgütün karanlık mermileri tarafından şehit edilen o kahramanlarımız ise bu ülkenin sınır taşları, hudut bekçileri olarak memleketin namusunu korumak uğruna toprağa düşmektedir.
20’li yaşlarında, gençliğinin baharında iken; bu ülkenin baharı hazana dönmesin diye, kendini feda eden Asım’ın nesline karşı bizlerin de elbet borcu vardır. Bu borç ise üzerimize çullananların hangi amacı taşıdıklarını, etrafımızdaki ateş çemberinin niye birden alevlendiğini analiz etmek ve ona göre tavır geliştirmektir.
PKK, DAEŞ, FETÖ, DHKP-C gibi farklı isimleri, farklı yüzleri, farklı maskeleri kullanan ama aynı kuvvet merkezi tarafından sevk edilen eşkıya sürüsü; Türkiye Cumhuriyeti’nin istikrar, istikbal ve istiklal kavgasına taarruz etmektedir.
İktidarı ve muhalefetiyle herkesin vazifesi; topyekûn memleket hayrına saf tutmaktır. Karşımızda omuz omuza verip dişlerini bileyenler; Mehmet Akif’in Çanakkale’ye saldıran işgalci gürûhunu tasvir ederken dediği gibi “taunlara zûl gelecek rezil bir istilânın” figüranlarıdır. Bunlara karşı ihtiyacımız olan Gelibolu ruhudur, Malazgirt ruhudur, Kocatepe ve 15 Temmuz ruhudur.
Devir; sırf iktidarı zayıflatmak için Silahlı İnsansız Hava Araçları’nın sivil unsurları vurduğuna dair bozguncu söylemler geliştirmek devri değildir. Zaman; sadece Sayın Cumhurbaşkanı’na saldırmak için, PKK’nın Suriye’deki acenteliğini yapan PYD’yi savunma zamanı değildir. Vakit; ordubozanlık vakti değil, şanlı Türk ordusunun yanında durmanın vaktidir.
40 yıllık planlarıyla, afyonlanmış adamlarıyla, okyanus ötesinden kuşatılmış silahlarıyla gelenler; bozguna uğramaya mahkûmdur. Dün önce Sütçü İmamları, sonra Kızılcahamam Ülkücü Şehitler Anıtı’na isimleri yan yana kazınmış binlerce şehidi bu millet yetiştirmiştir. Bugün ise Halisdemirleri, Fethi Sekinleri çıkarmış bu milletin; yarın da bağrından yeni destanlar çıkaracağı kesindir. Bu memleketin bütün evlatlarının boynuna borç olan ise; bu destanın gür sesini bastırmak için yükseltilen aykırı seslerin kakofonik orkestrasına dâhil olmamaktır.
Mazide işgalcinin gemisine kafa tutanların torunları; atide de işgalcinin satılık namlularına teslim olmayacaktır. Yüz yıl önce Akif yazmıştır; ”Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez; / Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez”. 15 Temmuz’da gelenler nasıl sindiremediyse; bunlar da sindiremeyecektir. Gelenler; geldikleri gibi gitmeye mahkûmdur.
Türk’ün tarihi; işgal girişimlerine karşı verilen destansı direnişlerin tarihidir. Türk tarihi; en karanlık anda dahi yeni baştan dirilişlerin tarihidir. Kendisine karşı hücuma kalkanların rüyalarını, bu millet defalarca kâbusa çevirmiştir. Yine çevirecektir. PKK isimli haysiyet yoksunu çeteye, milletimiz de, Mehmet’imiz de boyun eğmeyecektir.