Değerli Basın Mensupları,
Sözlerime hafta başında kaybettiğimiz 9. Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel’in muhterem eşleri Nazmiye Demirel’e Allah’tan rahmet diliyorum.
Sayın Demirel’e başsağlığı dileklerimizi bir kez daha iletiyoruz.
Görüyorum ki bu vefat haberi herkesi derinden etkilemiştir.
Bunun elbette bir nedeni var:
Zira Nazmiye Demirel sadece önemli bir siyaset ve devlet adamının eşi değildi;
Tüm renkli hayat hikâyesiyle aslında cumhuriyet ve demokrasinin mucizelerinden birisiydi.
Bir köy kızı olarak başladığı hayat serüveni onu ve eşini devletin tepesine kadar ulaştırmış ve uzun yıllar makam sahibi kılmıştır.
Bu durum cumhuriyetimizin ve demokrasimizin fırsat eşitliği ilkesini gösteren çok güzel bir örnektir.
Başbakan’ın üslup sorunu
Dünkü grup toplantılarını dinlemiş olmalısınız.
Özellikle başbakan Erdoğan’ın sergilediği tavır, kullandığı üslup giderek ülkemiz için sorun üreten bir alışkanlığa dönüşmektedir.
Her salı günü yönettiği ülkeyi ve siyaseti durmadan provoke eden samimiyetsiz ve öngörüsüz bir siyaset adamını izlemek bedbahtlığını maalesef yaşamaya mecbur kalıyoruz.
Sayın Başbakan’ın ayar ve denge sorunu olduğunu biliyoruz ama bu arızalarının millet hayatına zarar verir boyutlara gelmiş olması düşündürücüdür.
On senedir başbakanlık yapan birinin gerekçesi ne olursa olsun bu kadar ağır bir şekilde rakiplerini tahkir edici cümleler kurmaması gerektiğini öğrenememiş olması ayrıca düşündürücüdür.
Değerli Arkadaşlar,
Yıllarca kürsülerde millete fazilet dersleri veren başbakan ne oldu da şu alışkanlık haline getirdiği yıkıcı, bölücü, kirli üsluba geri döndü?
Hani nerede iki de bir tekrarladığı Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e nasihatleri? “ öfke bize, uysallık sana” diyordu.
Bu sözleri defalarca duyduk Tayyip Erdoğan’ın ağzından.
İşte bu literatüre şimdiden girmiş olan Tayyip Erdoğan samimiyetsizliğinin tipik bir örneğidir.
Başbakan Erdoğan maalesef ameliyle iman etmeyen bir insandır.
Ve böyle bir başbakan tarafından yönetilmek de Türk milletinin kötü kaderidir.
Başbakan bu ayıplı, kötü üslubu terk etmelidir; terk etmediği sürece Türk milletinin birlik ve bütünlüğüne büyük zararlar vermeye devam edecektir.
Hani ne oldu tazminatlar?
Değerli arkadaşlar,
Ak parti iktidarı artık yalan makinesi gibi çalışan bir organizasyona dönüştü.
Millete devlet üzerinden sürekli yalan söylüyorlar.
Size binlerce örnek verebilirim.
Mesela en son örnek: hani İsrail’in Türkiye’den dilediği sözde özür ve o özre dair varılan mutabakat.
Biz o vakit bu özrün sahte ve aldatmaca içeren bir özür olduğunu ortaya koymuştuk.
Neydi diğer iki maddesi o mutabakatın?
Gazze ablukasının kaldırılması değil mi?
Ne oldu, abluka kaldırıldı mı?
Hayır, sadece balıkçılara sınırlı avlanma hakkı verildi.
Başka hiç bir şey.
Ben ak partililere bir soru soracağım:
Siz İsrail’le anlaştıktan sonra kaç Filistinli ve Gazze’li İsrail kurşunlarıyla şehit edildi haberiniz var mı?
İnsan biraz utanır.
Açın Filistin sitelerine bir bakın, orada dünden farklı bir şey var mı?
Hani ne oldu sizin İsrail’le mutabakatına?
Ne oldu tazminatlara?
Hani İsrail’den söke söke alıyordunuz milyonlarca dolarları.
Bir kere en başta AKP’nin insan hayatını parayla takas eden karakterine bizzat mavi Marmara kurbanlarının aileleri isyan ettiler.
Onların isyanını duymadınız, en sonunda İsrail sizi tazminatlar konusunda ne hale getirdi.
“istediğiniz parayı vermiyoruz” diyor.
Ve siz bu gelişmelerden hiç rahatsız değilsiniz.
Pişkin pişkin sırıtıyorsunuz.
Konfor, lüks, haram sizi iyice marka Müslümanı, vitrin Müslümanı yaptı.
Kutsallarımıza dair hiçbir imani refleksiniz çalışmıyor.
Kutsalı sadece siyaset uğruna en çirkin biçimde kullanıyorsunuz.
Evet, milletin önünde soruyoruz:
Ne oldu İsrail’le vardığınız ve bütün dünyaya da zafer diye sattığınız o mutabakata?
Hani tazminatlar?
Reyhanlı
Reyhanlı saldırısı elbette karşı karşıya kaldığımız en büyük saldırılardan birisiydi.
Değerli Arkadaşlar,
Türk milleti çok kritik bir coğrafyada yaşıyor.
Böyle saldırılarla daha önce olduğu gibi daha sonra da karşılaşabilir.
Burada önemli olan devlet olarak sizin önleyici istihbarat ve diğer güvenlik tedbirleri konusunda yeterlilik sergilemenizdir.
Bakın şimdi: Reyhanlı’da bir olay oldu ve 52 vatandaşımız hayatını kaybetti.
Aradan şunca zaman geçti ve bu devlet hala,
1- Saldırganlar takip ediliyorlar mıydı, kim takip ediyordu, istihbarat zafiyetini hangi devlet kurumu gösterdi?
Bunu tartışıyor.
2- Bu saldırıyı kim düzenledi, gerçek failler kimler? Bunları da bilmiyoruz. Bazı şahısların yakaladıkları söyleniyor, kim bu şahıslar? Bunları bilmiyoruz.
3- Bu iktidara yakın gazetecilerin orada başka ölümlerin de olduğunu söylüyor. Böyle bir şey var mıdır? Bu konuda hükümet susuyor. Biz de neden susuyorsunuz diye soruyoruz.
Diğer taraftan hükümet bu işin Esat’ın emriyle yapıldığını, arkasında Suriye Devleti’nin olduğunu söylemeye çalışıyor.
Bizde diyoruz ki, iyi o zaman, eğer böyleyse bunu tahrik ediyorlar, bizi bataklığa çekmek istiyorlar filan diye hafife alamazsınız, gereğini yapacaksınız.
Ne yapıyorsunuz?
Hiçbir şey. Sadece Başbakan Erdoğan Esat’la kişisel kan davasına dönüştürdüğü bu meselede artistlik yapıyor.
Her kürsüye çıktığında asıyor kesiyor, ondan sonra toz oluyor.
Böyle devlet adamlığı mı olur?
Hani nerde uçağımız düşürüldüğü vakit partisinin grup toplantısında Türk milletinin gazabından söz eden başbakan?
Değerli Basın Mensupları,
Bakın ben size bir şey söyleyeyim:
Türk milleti ve devleti öyle uyduruk bir devlet değildir.
Millet iradesini temsil eden kişinin ağzından eğer bir söz çıkıyorsa, onun gereğini yapmalıdır.
Ya da yapamayacağı şeyi söylememelidir o kişi.
1998’de bir paşamız sınırda iki laf etti ve Suriye’nin paçaları tutuştu, bunu unutmayın.
Günlerdir başbakan Suriye konusunda bir film artisti gibi rol kesiyor, alemde söylenmedik laf, yapmadık tehdit bırakmadı, ne oldu?
Hiç…
Bir Türk devlet adamı sözü bu kadar ucuzlatmamalı.
Ve birisi bu başbakana milli meselelerde konuştuğu zaman kendi adına değil millet adına konuştuğunu öğretmeli.
Ayrıca ABD gezisi sonrasında Cenevreci olan başbakanın tutumundan hiç kimse söz etmiyor.
Buradan anlıyoruz ki bu hükümetin Suriye ile ilgili hiçbir politikası yok.
Rusya, İran, İsrail Suriye konusunda bir politikaya sahip.
Türkiye Hizbullah kadar bile olamadı.
Siz istediğiniz kadar dün sarmaş dolaş olduğunuz Hizbullahı Hizbuşeytan diye suçlayın.
Hizbullah ciddiyet bakımından ak parti hükümetinin çok ilerisindedir.
Konferanslar
Değerli Arkadaşlar,
Nihayet şapka bir daha düştü kel bir daha göründü.
Başından beri milletimize anlattığımız tehlikelerin birer birer önümüze geldiğini, hayatımıza girdiğini görüyoruz.
Bölücü hain örgütü başı Abdullah Öcalan’ın istediği ve kandil deki teröristlerin basın toplantısıyla açıkladığı konferanslar bir bir hayata geçirilmeye başlandı.
Geçtiğimiz gün bu konferansların ilki cumhuriyetin başkenti Ankara’da yapıldı.
Bölünmüş Türkiye tasarımları yapıldı bu konferansta.
İhanetin her türü sergilendi.
En sonunda sıra deklarasyona geldi ve sayın Öcalan mı yazalım yoksa milletin önderi mi yazalım münakaşası yaşandı.
Değerli Arkadaşlar,
Yazıklar olsun..
Bunu yapanların, bu imkanları yaratanların, bu millete bu zilleti yaşatanların Allah belasını versin.
MHP açısında siyaset dilinin bittiği bir noktadayız.
Bakın, ben AKP’li bir çok arkadaşın bu ihaneti bize yaşatan kişilerle kader birliği etmiş olsalar bile aynı görüşte olmadıklarını biliyorum.
Onların vatanseverliklerine güvenerek soruyorum:
Siz bu konferans denilen şeyin ne kadar tehlikeli bir mekanizma olduğunu biliyor musunuz?
Siz balfour konferansı ve deklarasyonu diye bir şey duydunuz mu?
Böyle kuzu kuzu oturduğunuza göre duymamış olmalısınız.
Allah aşkına açın tabletlerinizi bir bakın neymiş bu diye.
Dün yapılan türden konferanslarla Ortadoğu’nun göbeğinde, kutsal Kudüs toprağında bir İsrail devleti kurdular.
Unutmayın bunları.
Madem demokratik hakları veriyorsunuz o vakit bu konferanslar niye yapılıyor.
Dikkat edin, bunu PKK tertip etmiyor, AKP hükümeti organize ediyor bunları.
Bu ihanettir..ihanettir.. İhanettir.
Hadi tarih şuurunuz yetersiz, bunları görmüyorsunuz, peki gazetelerde yazanları da mı görmüyorsunuz?
Güneydoğu’da dükkânlarda Apo posterleri, Şeyh Sait tişörtleri satılmaya başlandı.
Türk milletinin şerefini haysiyetini ıspanak fiyatına satıyorsunuz, yaptığınız bu.
Ve yemin olsun ki bunun hesabını sizden soracağız.
Mitingler
Değerli Arkadaşlar,
Kim ki bu kadar olumsuzluk karşısında Türk milleti çaresizdir diye düşünüyor, yanılmaktadır.
MHP bütün gayretiyle bu ihanet dalgasının önünü kesmeye ve bu saldırıyı yok etmeye hazırdır.
Millet bunu görmüştür.
Millet MHP’ye koşmaktadır.
Herkes bursa, İzmir, adana mitinglerimizi gördü.
Milyonların nasıl milli davamıza sahip çıktığını hepimiz gördük.
Şimdi sırada Erzurum var, Konya var, Elazığ var.
Bu mitingler Türk milletinin sözü ve tavrıdır.
Hepinize saygılar sunarım.