Kıymetli hemşerilerim, değerli İstanbullular;
Bugün burada bulunma gerekçemiz; alçak bir saldırıyı, hain bir pusuyu lanetlemektir. Fakat kınama mesajlarımızdan çok daha mühim olan bir başka amacımız vardır. Asıl söylemek istediğimiz; bu milletin terörün kanlı taktiklerine asla teslim olmayacağıdır.
Haykırmak istediğimiz budur. Terör Türkiye’yi vurduğunda sağır olan kulaklara, duyurmak istediğimiz budur. Bu toprağın evlatları katledilirken susanların yüzüne, tokat gibi çarpmak istediğimiz budur:
Türk milleti boyun eğmeyecektir!
Türkiye’nin gözbebeğinde, İstanbul’un kalbinde bir yara açmak isteyenler; üç gün önce tam da bu noktada ölüm kusmuştur. Gözü dönmüş katil şebekesi; yalnızca bu ülkenin vatandaşlarına değil, doğrudan insanlığa saldırmıştır.
Bu aşağılık saldırıyı düzenleyen şahıs; emniyet güçlerince ele geçirilmiştir. Hesabını Türk adaletine verecektir. Artık vazife bizim üzerimizdedir. Türk milleti adına yemin eden, mazbata alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görev yapan bütün milletvekillerinin aslî vazifesi bellidir. Burayı kan ve barut kokusuna boğan kişi, zavallı bir kukladan fazlası değildir. Esas; onun iplerini tutanları, bütün dünyanın gözü önünde deşifre etmek; boynumuza borçtur.
Teröre sınır ötesinde başka, bu tarafta başka, mecliste başka isim takanların hepsi; gözümüzde haindir. Hepsi terör şebekesinin bir başka parçası, hepsi emperyalist güçlerin tetikçisidir. Hepsi birden bu yürek parçalayan görüntünün failleridir.
Terör örgütlerine silah veren, lojistik destek sağlayan, görmezden gelen bütün batı başkentleri; bu görüntüyü iyi seyretmelidir. Çocukların bedeni İstanbul’da bombalarla parçalanıyorsa; bunun sorumluları, dağdaki üç beş leş yiyiciden ibaret değildir.
Burada patlayan bombanın fünyesi; PKK’yı, PYD’yi terör örgütü olarak görmeyen, ona silah veren güç odaklarının elindedir. Burada akan sivil kanları, PKK’yı savunan yabancı parlamentoların yüzüne sıçramıştır. Sonsuza kadar, alınlarında bu lekeyle yaşamaya mahkûm olmuşlardır.
İnsanlığın ortak vicdanını yaralaması gereken; bombaların sesi değil, başkalarının sessizliğidir. Belli ki okyanus ötesinden buraya kadar silahlar gelebilmekte ama buradan yükselen mazlum feryatları, okyanus ötesine erişememektedir.
Küresel güç odakları tarafından beslenen yılanlar; zehirlerini hiçbir kural tanımadan sivillerin üzerine saçmaktadır. Fakat onların yalanları da, yılanları da, planları da yok olmaya mahkûmdur.
Burada katledilen Ecrin’in küçücük bedeni, alayının başını ezecek kadara ağırdır. Kana bulanan bebek arabası, Türkiye üzerine kurulan emperyal hayalleri dağıtacak kadar büyüktür.
Türkiye’nin meselesi, sadece failleri yok etmek değil; azmettiriciden de hesap sormaktır. Bu hesabın sorulacağına inancımız tamdır.