Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Bey’in girişimleriyle ilk adımı atılan; Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere AK Parti kadrolarının da heyecan ve ümitle karşılık vermesiyle şekillenen, hukuki alt yapısı oluşan Cumhur İttifakı halkın gönlünde makes bulmuştur. Gerek kamuoyunda hissedilen hava, gerekse sahada milletimizle kurduğumuz temaslardan edindiğimiz izlenim; bu yöndedir.
Bu ittifak; cumhurun ittifakı, milletin beraberliği, vatandaşlarımızın kalp ve akıl birlikteliğidir.
Vatan sathında yaşayan herkesin hayrınadır. MHP’nin içinde olduğu bir yapının daima ülke menfaatine olduğuna zaten kani olan milletimiz, ferasetiyle sağlamasını da yapmıştır. Bizim adını koyduğumuz ittifaka o da yüreğini koymuştur.
Biz davetimizi koltuk hesabı üzerinden yapmadığımız için; koltuk sevdasına kapılıp bu gemiyi terk edenler davetimizden rahatsız olmuşlardır.
Bizim çağrımız Afrin’de sıkışan, korku içinde Kandil’de sonlarını bekleyen dağ farelerini inlerinde ezecek bir iradeyi doğuracağı için; onların hamiliğini, sözcülüğünü, yeri geldiğinde canlı kalkanlığını yapanlar rahatsız olmuşlardır.
Bizim sesimiz; devlet ve milletin daha da kucaklaşması, Türkiye’nin büyümesi için yükselmiş, bu yüzden de devlet ile milletin ardından kuyu kazmaya ömrünü adayanlar rahatsız olmuşlardır. Vatan müdafaası için mevzi alanlar sevinmiş; vatan evlatlarına mezar kazanlara ise uyku haram olmuştur.
Elbette rahatsız olanlar, fitne, fesat ve tezviratı en temel yöntem olarak belirleyenler; yalan imalathanesi zihinlerinin çarklarını sinsi bir şekilde döndürmeye başlamıştır. Kamuoyunu maniple etmek ve zihinleri bulandırmak için, üzerini cilalayarak piyasaya sürdükleri yalanların başında; MHP’nin ittifaktaki varlığının Güneydoğu Anadolu’daki oy potansiyeline zarar vereceği iddiası gelmektedir.
Bu iftira esasen daha önce de pazarlanmaya çalışılmış fakat 16 Nisan Referandumunun sonuçları bu yalanın foyasını meydana çıkarmaya yetmiştir. Bu referandum öncesi; şehirlere hendekler kazarak devlet iradesini teslim almaya çalışan PKK’nın karşısına, Türkiye Cumhuriyeti adaletin keskin kılıcıyla çıkmış ve bölücülere hak ettikleri cezayı kesmiştir. Terör örgütünün silahlı gücü, Güneydoğu’da yaşayan vatandaşlarımızı tehdit edemeyecek şekilde bitirildiği için de bu kardeşlerimiz hür iradeleriyle seçim sandıklarının başına gitmişlerdir. Bu hürriyet ortamı; tehditle, şantajla oy toplamaya alışkın Kandil kuklası siyasetçilerin hezimetine ve o referandumda temelini attığımız ittifakın imza attığı bir demokrasi zaferine dönüşmüştür.
Yine terör örgütünün metropolleri teslim almak için gayret sarf ettiği zaman diliminde; Suriye’deki bazı hadiseler bahane edilerek Türkiye’nin neredeyse bütün büyükşehirlerinde, “Kobani Olayları” diye hafızalarda yer edinen terör fırtınası estirilebilmiştir. Bugün şanlı ordumuz; PKK’nın işgali altında bulunan Afrin’e istikrar ve huzuru götürmüştür. Fakat terör örgütünün bütün kışkırtmalarına rağmen ülkemizin hiçbir yerinde, bilhassa da Güneydoğu Anadolu şehirlerinde toplumsal tepki oluşmamıştır. Aksine pek çok yerde; Doğu ve Güneydoğulu kardeşlerimiz, askerlik şubelerine başvurarak Türkiye’nin verdiği namus ve onur mücadelesinde gönüllü olarak yer almak istediklerini belirtmişlerdir.
Netice doğru analiz edildiğinde görülmektedir ki MHP ve AK Parti beraberliğinin vaad ettiği “kaynaşmış bir millet ve güçlü bir devlet” kavramları; Edirne’den Şırnak’a kadar bütün milletimizin gönlünden geçmektedir.
Seçim güvenliği sağlandığında, ayrılıkçı, ırkçı ve bölücü hareket hüsrana uğrayacaktır. Kardeşlerimizin tercihinin huzur ve istikrardan yana olduğu apaçık ortada olduğu için; bundan rahatsız olan bölücü örgüt borazanları, var güçleriyle haykırmaktadır. 2019’da gerçekleşecek seçim öncesinde, sandık güvenliği kapsamında alınacak önlemlerin hukuki altyapısına saldıranlar da; aslı astarı olmayan toplumsal öngörülerle, Doğu ve Güneydoğulu kardeşlerimizle MHP’yi karşı karşıya getirmeye çalışanlar da aynı odağa hizmet etmektedir.
Ayrıca ülkücü hareketin Güneydoğu’daki vatandaşlarımızın gözündeki imajı; bazı kirli siyaset bezirgânlarının iddia ettiği gibi değildir. Ülkücüler; bu memleketin her bir köşesinde, güçlü devlet algısını oluşturan ana damarın temsilcileridir. MHP ve ülkücü hareket; Güneydoğu’nun her yerinde, terör örgütünün şerrinden kurtuluş demektir. Bizim partimiz; kardeşlerimizin gözünde, bölücüleri tarih sahnesinden silebilecek iradenin ve iddianın siyasi arenadaki sahibidir.
MHP ile ilgili bu çürümüş politik yalanlardan en fazla rahatsızlık duyan kişiler; yıllar boyu üç hilâlin Güneydoğu şehirlerinde sancaktarlığını yapan binlerce ülküdaşımızdır. Bu partinin temelinde onların alın teri ve göz nuru vardır. Bu hareket; Doğu ve Güneydoğulu ülkücü şehitlerimizin vatan toprağına dökülen tertemiz kanlarını ve arkalarından döktüğümüz gözyaşlarını asla unutmamıştır.
Kızılcahamam’da bizatihi Sayın Genel Başkanımızın talimatıyla inşa edilen Ülkücü Şehitler Anıtı’nda Türkiye’nin dört bir yanında bu ülkenin selameti için kızıl teröre “dur” demiş ve toprağa düşmüş ülküdaşlarımızın ismi vardır. Yine Sayın Genel Başkanımızın ilk fidanlarını bizzat kendi elleriyle diktiği hatıra ormanında; 12 Eylül zulmü yüzünden yolu işkencelerden ve zindanlardan geçmiş yüzlerce kardeşimizin ismine adanmış ağaçlar vardır. O anıttaki ve ormandaki isimler 81 İlden gelenlerle doludur. Çanakkale’de işgalciye karşı durup şehadete yürüyen Mehmetçik; nasıl memleketin her bir köşesinden gelip künyesini orada bıraktıysa, ülkücüler de şehir, bölge ayrımı gözetmeden memleket için kendilerini feda etmişlerdir.
Milliyetçi Hareket Partisi; bu ülkenin sigortası, bu devletin sinir ucu, bu milletin sınır ucudur. Partimiz; sadece Türkiye’nin değil, medeniyet coğrafyamızın eriştiği her karış toprağı kucaklayan bir birikime sahiptir. Afrin’i kurtaran ve oradaki insanlara hürriyeti taşıyan eller nasıl bozkurt yapıyorsa; Güneydoğu’yu kalkındıracak olan iman ve irade de bozkurtların yüreğinden doğacaktır.
Doğu ve Güneydoğulu vatandaşlarımızı ve ülkücüleri, bir terazinin iki ayrı kefesindeki ağırlık birimleri gibi gösterip matematiksel oy hesabı yapanlar; hem Kürt kardeşlerimize hem de ülkücülere karşı ayrımcılık yürütmektedir. Bu bölücü, dışlayıcı, ötekileştirici insanlık dışı söylem suçtur ve PKK adına Televizyonlarda medya aracılığıyla birileri resmen bölücülük yapmaktadırlar. Bu nedenle, Türkiye Cumhuriyeti savcılarını göreve davet ediyoruz.