101 sene önce bugün; bu milletin istiklâli ve istikbâli için bir haykırış yükselmiştir. Bu haykırış; bütün Anadolu ve Rumeli’nin sesidir. Bu toprağın evlatlarını, işgalcilere karşı topyekûn ayağa kalkmaya çağırmıştır. İşte o yiğit sesin yükseldiği yerde; duvarlarında tarihimizin bir nabız gibi attığı kutlu bir şehirde, direnişin ve dirilişin şehri Sivas’ta olmaktan dolayı onur ve gurur duyduğumu ifade etmek isterim.
Sivas Kongresi; şanlı tarihimizin parıldayan mücevherlerinden birisidir. Fakat onun ışıltısı, gelip geçici bir yaldız parlaklığı değildir. Bu tarihi hadisenin ışığı, halen yolumuzu aydınlatmaktadır. Kurtuluş savaşının Kahramanlarını rahmet ve minnetle yad ediyorum. Ruhları şad olsun.
Bin bir zahmetle Anadolu’nun dört bir köşesinden yollara revan olan; yokluğun, yoksulluğun, tehlikelerin ket vurduğu mesafelerde sayısız badire atlatan vatan sevdalıları; yiğitlerin şehri, yiğit şehir Sivas’a gelmiştir.
Çift başlı kartalın Anadolu’ya gelip konduğu, Selçuklu’nun tahtını kurduğu, mazinin cesaret ve kahramanlıkla hamurunu yoğurduğu Sivas; Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, kapısını çalan bu vatanperverleri bağrına basmıştır.
O çetin günlerde; kongre salonunu dolduran, sadece farklı şehirlerden gelen temsilciler değildir. O gün Sivas’ın gök kubesinde çınlayan ses; binlerce yıllık Türk devlet geleneğinin sesidir. Asya bozkırlarından Anadolu’ya taşıdığımız tohumun, gölgesi yedi iklim üç kıtayı kaplayan çınarın, derin köklerimizin sesidir. Hürriyetinden vazgeçmemek için canından vazgeçen bu soylu milletin sesidir.
Ergenekon’da demirden dağları eriten, Fetih’te karanlık bir çağın kirli duvarlarını yıkan, Çanakkale’de sömürgecileri tarihin çöplüğüne gömen ruh; 101 sene önce bugün Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşlarında vücut bulmuştur.
Sivas’ta boy gösteren ve dalga dalga büyüyerek dünyayı sarsan irade; Anadolu’yu işgal planı kuran deniz aşırı güçlerin kâbusu olmuştur.
Sivas; dışarıdan saldırı için fırsat arayanlar ve içeriden onlara destek olanlara unutulmaz bir cevap vermiştir. Milletin inancı ve umudu olan çelikten irade; işgalcinin, işbirlikçinin, mandacının, himayecinin alayına birden “Ya istiklâl ya ölüm” diye haykırmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları Sivas Mekteb-i Sultanî’sinde buluşarak bağımsızlık meşalesini tutuşturmuştur.
Sivas’ta, kutlu mücadelenin işaret fişeği fırlatılmıştır. O mücadeleye gönül verenlerin alın teri, göz nuru ve temiz kanlarından bağımsız Türkiye Cumhuriyeti inşa edilmiştir. Kavgayı; karşımızda birleşen yedi düvelin imkânı değil, bu mazlum ve asil milletin imanı kazanmıştır.
Ateşi ve ihaneti gören milletin gözleri; fırtınalı günleri hafızasına bütün ayrıntılarıyla nakşetmiştir. O gün millet için çarpışanlar da, zillet içinde debelenenler de asla unutulmamıştır. Anadolu’nun kolaylıkla çiğnenip yutulacak bir lokma değil, buna yeltenenlerin gırtlağına takılacak demirden bir leblebi olduğunu gösteren mert çıkış; Türkiye’yi ufukların ötesine taşıyacak yol haritası olmaya devam etmektedir.
Türkiye’nin verdiği bağımsızlık mücadelesini hazmedemeyenler, bu ülkenin kendi inisiyatifiyle yarınlara ilerlemesine katlanamayanlar; güncel siyasi panoramada da mevcuttur.
Bütün dünya mazlumlarına umut ışığı olan Türkiye’nin duruşunu bozmak ve milletimize diz çökertmek isteyenler; halen varlıklarını sürdürmektedir. Dün Düyûn-u Umumiye ile, işbirlikçi Galata bankerleriyle bu ülkenin helal ekmeği üzerine operasyon çekenler; bugün de kredi derecelendirmeleriyle, kur manipülasyonlarıyla bizi köşeye sıkıştırma gayretindedir.
Dün şahsi ikbalini, çocuklarının hürriyetinden kıymetli görerek “manda ve himayeye teslim olalım” diyenlerin yerini, bugün bağımsızlıktan taviz verme karşılığında ekonomik menfaat temin edeceğini düşünenler almıştır.
Bu şer şebekesinin karşısında; Türkiye yine mukavemet göstermektedir. Türk milleti; elindeki imkânları var gücüyle kullanarak kendine bağımsız bir gelecek inşa etmektedir. Şükürler olsun ki Allah da bu milletin inancını, gayretini, alın terini zayi etmemektedir. Karadeniz’den gelen doğal gaz müjdesi; bunun işaretçilerinden birisidir. İnanıyoruz ki aynı çalışmalar kapsamında, Akdeniz’den de güzel haberler gelecektir.
Türkiye’nin güçlü bir savunma sanayii, bağımsız bir enerji politikası, güçlü bir ekonomi oluşturmasına tahammülü olmayanlar; atılan her adıma bir kulp takmaya devam etmektedir. Fakat Türk’ün çelikten iradesi; dün Sivas Kongresi’nde mandacıları nasıl elinin tersiyle ittiyse, bugün de aynısını yapmaktadır. Onlar ne derse desin; bizim kervanımız geleceğe doğru emin adımlarla yürümeye devam edecektir.
Teslimiyet zehrini, milletin damarlarına zerk etmeye çalışanlar; bu milletin ana damarından, Gazi Paşa’nın deyimiyle “kanındaki cevher-i aslî”den bihaberdir.
Mavi Vatan anlayışından taviz verilerek, Akdeniz’deki haklarımızdan vazgeçilerek, egemenlik anlayışımızdan geri adım atılarak rahat nefes alınacaksa; Edirne’den Ardahan’a bütün vatan evlatları son nefeslerini vermeye razı gelecektir.
Bin yıl önce “Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir” diyen, yüz yıl önce “Ya istiklâl ya ölüm” diyen millet; teslim olmayacaktır.
Celal ADAN
TBMM BAŞKANVEKİLİ